[B]İlk dört ayda 13 milyar dolar gitti![/B]
[URL="http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=925972&Yazar=U%D0UR%20G%DCRSES&Date=13.03.2009&CategoryID=101#"][IMG]http://i.radikal.com.tr/Yazar81x100/2008/08/28/52.Jpg[/IMG][/URL]
[URL="http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=925972&Yazar=U%D0UR%20G%DCRSES&Date=13.03.2009&CategoryID=101#"]UĞUR
GÜRSES[/URL]
[URL="javascript:OpenPopupWithOutReturn('http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Yolla&ArticleID=925972',750,500,100,100,'no')"]
[/URL]
Küresel krizin en derinleştiği ve tüm dünyada duymayanların da artık fark ettiği dönem 2008 Ekim ayı olmuştu. Ekim ayında finansal piyasaları sarsan dalgalar hissedilirken; Türkiye’de de Hükümetin önlem alması gerektiği, özellikle dış kaynak akışının tıkanmaması için adımları atması gerektiği hatırlatılmıştı. IMF ile bir anlaşma yapılması gerekliliği konusundaki yaklaşımın ardında da, hem dış kredi sağlayanlara ‘işler yolunda’ sinyali sağlamak, hem de bizatihi IMF’nin kendi kaynaklarının alabilmek vardı.
Çünkü şurası çok açıktı: Türk ekonomisinin büyümesinin temel yakıtı dış kaynaktı. İster üretim, isterse sabit sermaye yatırımı olsun gereken döviz kaynağının akışı devam etmeliydi. Peki, Aradan beş aya yakın zaman geçti, ödemeler dengesi gelişmeleri nasıl bir seyir izledi?
Geçtiğimiz günlerde tanık olduğumuz çok hızlı döviz kuru sıçraması bu gelişmelerin bir sonucu mu?
Salı günü açıklanan ocak ayı ödemeler dengesi verileri de hesaba katılarak Ekim 2008-Ocak 2009 dönemindeki dört aylık sonuçlar gösteriyor ki, dış kaynak cephesindeki kanama hızlı gelişiyor.
Ocak ayı ödemeler dengesi sonuçları açıklandığında, kimi yayın organlarında sanki müjde veriliyormuş gibi ‘şükür, sonunda cari fazla geldi’ gibi başlıklara tanık olsak da, finans hesabındaki gelişimin hiç de hoş olmadığı görülüyor. Cari fazlanın ortaya çıkması iyi değildir, olumsuz durumun göstergesidir.
Yandaki tabloda; küresel krizin derinleştiği Ekim 2008’den, en son ödemeler dengesi sayılarının açıklandığı Ocak 2009’a kadar olan dört aylık verileri, yine geçen yılın aynı dönemle karşılaştırılıyor.
Krizin derinleştiği ekim ayından ocak ayı sonuna kadar olan dönemde, dış ticaretteki sert gerileme ile cari açık dört aylık dönemde toplamda 5.5 milyar dolara daralırken, finans hesabında 13.1 milyar dolar çıkış gerçekleşmiş. Yani, geçen yıl 18.5 milyar dolarlık girişin olduğu aynı dönemde Türkiye’nin ödemeler dengesinde hızlı bir ‘finansman kanaması’ yaşanmış. [IMG]http://i.radikal.com.tr/150x113/2009/03/12/fft16_mf136374.Jpeg[/IMG]
Aynı dönem için, ‘ne değişmiş?’ sorusunun yanıtı başlıklar halinde şöyle;
[LIST][*]Cari açık geçen yıla göre 10 milyar dolar daha az.[*]Geçen yıl 18.5 milyar dolarlık kaynak girişi olurken, bu yıl 13.1 milyar dolarlık çıkış olmuş.[*] Bu dönemde, portföy yatırımlarında (‘sıcak para’) geçen yıla göre 3 milyar dolar daha fazla çıkmış. Geçen yıl 3.1 milyar dolar çıkış olurken, bu yıl 6.1 milyar dolarlık çıkış olmuş.[*]Geçen yıl aynı dönemde, özel kesim şirketleri ve bankaların sağladıkları dış finansman 16.5 milyar dolar olurken, bu yıl giriş bir tarafa, çıkış (net geri ödeme) olmuş: Çıkan miktar 10.6 milyar dolar.[*]Tüm bu hareketlerin sonucunda, 4.7 milyar dolarlık bir rezerv azalışı gerçekleşmiş. Oysa bu tabloya göre daha fazla azalması gerekiyordu.
Bilinen girişlerle açıklanamadığından, ‘net hata ve noksan’ olarak adlandırılan bir hesaba konuluyor. Bu da toplamda 13.9 milyar dolar. Önümüzdeki dönemde, net ödeme yaptıkça döviz rezervi azalışı daha da belirginleşecektir.[*]Bu tablo, Türkiye’nin büyüme kaynağındaki hızlı kanamanın, daralmanın iyi bir göstergesi. Özellikle özel kesimin sağladığı finansmanın kesilmesi ve net geri ödemeye dönüşmesi, ileriye dönük olarak kaygıları artırıyor. Nitekim bu hafta tanık olduğumuz sert döviz kuru dalgalanması, bu tabloya ilave olarak şubat ayı ve mart ayı finansmandaki daralmanın izlerini, ipuçlarını taşıyor.[/LIST]
Türkiye’nin ihracatındaki daralmanın sadece dış talep azalması ile değil, finansman yani dış kaynak daralması ile de ilgisi var. Dış finansman olanakları, sadece şirketlerin sağladıkları döviz kredisi olanağı olarak görülmemeli.
Bankaların döviz likiditesi, dış ticaret kanalında muhatap banka ya da muhabir banka nezdindeki kredi olanakları (line) açısından da önemli. Dış kaynak kanallarında bizden kaynaklanan tıkanıkları çözmenin yolu, güven veren bir politika çerçevesi çizilmesinden geçiyor.