-
bütün bunlardan yola çıkarsak,
tertipçilerin,
bu uğurda
iç savaş ta dahil, her türlü düzeni göze aldıklarını görebiliyoruz,
son dönemde Ankara durumu her ne kadar sukunetle karşılasada,
ülkenin doğu ve güney doğusunun kamplaştırıldığı, etnite nin egemen olduğu ve saflaştırıldığı ortada,
ve artık bir siyasi partinin diyabakırda miting yapabilmesi bir övünç ve gurur kaynağı yek diğerine,
işte son tahililde şimdiki bu durm digger ülke bütününe bir içi savaş üzerinden korkutma ve sindirme malzemesi olarak kullanılırken,
gerektiğinde bu gücü kullanacakları microfonlara ifade ederlerken,
analara ağlamasın eşliğinde,
son ayakta diyarbakırlı anaların katılımı ile,
hesap edilen
bir siyasi ortaklık ancak gerektiğinde ayrılmak üzere,
erbakan hocanın dediği üzere kanlımı olacak kansızmı derken,
oysa
biri olmassa diğeri mutlaka olacakken,
ok yaydan zaten çıkarılmışken,
son cumhurbaşkanı gül ilk sivil ziyaretinde erbakan hocanın mezarını ziyaret etmişken,
ve
orgeneral
powell kıs kıs [B]gül[/B]_erken,
1 milyar dolara;
11 madde üzerinden,
rahmetli ecevitin
dervişe kemikleri sızlarken
-
sonuç;
[I][B]oysa
biri olmassa diğeri mutlaka olacakken,
ok yaydan zaten çıkarılmışken,[/B][/I]
[I][B]hesap edilen
bir siyasi ortaklık ancak gerektiğinde ayrılmak üzere,..........[/B][/I]
yani kanlıda olabilir kansızda,
bu biraz digger ülkelerin suriye, iran, ırak,...
hazırlanışı ilede alakalı,
ırak malum zaten,
suriye eklendi, seyrettiriliyor tr ye ve insanına,
geriye bir iran kaldı kendini savunan,
kıssadan hisse:
telli duvaklı hazırlandı uzuncadır
gerdeğe
eğer ki bakireyse tr
kan çıkacağı kesin,...
-
uzncadır natoda olması,
bakirelik konusunda tek avantajı
-
İndregandi hocam..bunlar çok güzel..çok değerli makro analizler..
hiç bir yerde bulamayacağımız analizler...teşekkürler....brv.brv
birde şu haber var.....
[B]Ukrayna NATO'ya üye olmak istiyor...[/B]
[URL]http://www.mynet.com/haber/dunya/ukrayna-natoya-uye-olmak-istiyor-1427820-1[/URL]
burdada gürcistana saldırmasaydık Ukrayna nato üyesi olmuştu ...der Medvedev...
[URL="http://www.rusya.ru/Content/17593-_G%C3%BCrcistan_a+sald%C4%B1rmasayd%C4%B1k_+Ukrayna+NATO+%C3%BCyesi+olmu%C5%9Ftu"]http://www.rusya.ru/Content/17593-_G%C3%BCrcistan_a+sald%C4%B1rmasayd%C4%B1k_+Ukrayna+NATO+%C3%BCyesi+olmu%C5%9Ftu[/URL]_+
hocam birde bu olursa...!!!!!
-
bakın oarası bana gore şöyle,
bu tür analizlerimizi daha önece bu topicte ve vobcektifte zaman zan yaptık,..
yukarıda ise rus gürcü savaşında cephenin ankaraya çekildiğini ifade ettik,
halinnen eğerki cephe ankarada ise bu saatte ona cephe denmez, karargah denir,
bunu daha öncede yazdık,
ölese bu bir karargahsa tr nin cephesi kalmamış demektir, bu çok vahim bir durumdur,
zira 2008 deki bu değişkene şimdilerde askere çuval olayı ile birlikte ırak, son esad karşıtlığı ile birlikte suriye, tr ordusunun radikal dinci terörle ve yine tr ordusunun pkk terörü ile ikamesinden de bir de güney sınırları topyekün eklendi,
yukarıda bir kez daha değindik az önece bunada,
yine bu cephe de ankaraya kaydı ve karargah oldu,
tr ordusu jeopolitik hakimiyetini ergenokon ve digger davalarında desteği ile adım adım yitrerek bir bir cephelerini kaybetti,....
zayıflatıldı,...
işte 2008 rus gürcü savaşının neticesinde 90 lı yılara ve 2000li yılların ortasına kadar,
tr ordusu super nato ile birlikte cıa destekli gürcü ittifakla birlikte kafkas cephesi açmıştı buna azerbeycanıda dahil ederk abd merkezli jeopolitik siyaseti o bölgede rusyaya karşı kotarmaya çalışıyordu,
Medvedev kesinlikle doğru söylüyor,
ve biz bunu daha önece Medvedev den önece topiklerimizde paylaştık,...
işte rus gürcü savaşındaki bu cephe anakaraya geri çekildi, yani atatürk kazanımı doğu sınırlarımız super nato girişimi sonucunda kurtuluş savaşı başlangıcına geri döndü,
şimdi buna birde güney sınırlarımız eklendi anlayacağınız,....
zira super nato,
1991 merkezli körfez 1 in peşi sıra 2003 te körfez 2 yi yaptığında aslen yukarıda bahsettiğimden devamla aradaşık körfez savaşlarından elde ettiği kazanımın cephesini kafkaslara genişleterek iki alan arasını merkezi ülkelerden ki burada tr bu,.....boşaltmayı amaçlamıştı ve yine ki,
2003 sanırım çekiç güç işi Kabul edilse idi doğumuza yığılacak abd ordusu aslen ıraka bakarmış gibi yapıp bu boşaltılan alanın yıllara dönük organizasyonunu yapacak ve rus kafakaslarda perdelenerek duruma müdahil olamıyacaktı,
fakat çekiç güç geçemeyince parlmentodan bu iş yattı ve asıl hedeflenen türki cumhuriyetlerle aramızın yalıtımına neden olacak ermeni (+) oluşum sekteye uğradı,
turkuaz procemiz pekala bağımsız siyasi otaritelerimizce hayata geçirilebilir bu mümkün,
işte bu yalıtımı yine kürt otonom sağlayacaktı plan bu idi, yani hakimiyetten boşalan alana kürt otonaom sahip olacaktı,
işte bu düşünce ikinci darbesinide rus gürcü savaşından yedi,
şimdi gelelim sadede,
tam bu noktada kaybedilen mevzi
suriye iç savaşı ile yeniden açıldı,
işte bu kapı kafkaslarda rusun püskürttüğü super natonun bu defa suriyeden kapıyı açarak girişi ki burada esad karşıtlığı hem ab hem abd ve hemde tr merkezli kampanyaya dönüştü,
amaç yine bu defa k.ırakta sıkışmış kürt otonomu akdenize çıkarabilmek yukarıda değindik ve daha önceleri hep yazdık bunu,
hatırlayanlara tekrar sunalım,
''suyu su emecek demiştik akdeniz için'' ve kıprıs için olası bir iran savaşının locistik üssü olacak demiştik,
rus bu defa ikinci kez kendisine açılan bu kapıyı suriye lazkiye önüne uçak gemisi göndererk kapadı,
tr arkasından dolaştığı halde onun gemisi suriyenin önünü bekledi,
işte bu ikinci kapatıma ukarayna misillemesi geldi,...
burada duralım,
10 senedir kaşıtılan ukrayna rus yanlısı iktidarını kaybedince super natonun hizmetine girdi tüm kaynakları ile,
günde 36 kişi ölüyorsa bundandır,
buradan devam la bakın
ne super nato tr yi hesaplıyor nede rusya,
bunun tek nedeni tr nin inisiyatif alamaması,
kendi hakimiyet alanını belirleyememesi,
dolası ile super nato şimdi ukrayna girişimi ile üçüncü kez sallıyor rusu,
rusun eğerki topyekün bir savaşı göze alamıyorsa işte olayları kaşımak için önündeki yegane fırsat bu 4 eylül AB parasal genişlemesi,
bunu yazmam bundandır,
tr ise artık yalanı dolanı, yalancıyı dolandırıcıyı bırakıp kendine gelmeli,
yazılan kitaplar var malum,
oltadaki balık tr v.s,...
bir çok yazarlar kendi cephelerinden bu konuları açıklıyorlar,...
tr artık sınırları oynamadan daha fazla super nato ile gidemez,...
sınırları oynayacaktır,
aklını başına alsın,
tr ye sunulan ''a'' planın çalışmaması durumunda yürürlüğe girecek ''b'' plandır,
yani muhteşem yüzyıl,
diziler bundandır,
ama 'b'' plan da gerektiği zaman fişi çekmek üzere kuruludur,
bu planda din insanları yapıştırırken, bir emparyel maske altında milletler hep birbirleriyle kapışacaktır,
sonunda plan sahibi bir cumhuriyeti paraçalamaktan çok daha kolay bir şekilde bir emparyeli parçalayabilecektir,
aslolan şudur,
eğerki tr suriye keza ırak sınırını kendi mevcudiyetini koruma yönünde destek verebilirse kendisini ve cumhuriyetini koruyabilecektir,
böylesi durumda k.raktaki otonomun yaşama şansı yoktur,......
havasızdır ölecektir,..
ama gelin görünki politikamız tam bunun tersidir,...ilaveten bölgeye terror servisinide seyrediyoruz müdahil olmak bir yana dstek kamuoyunca tartışılıyor,
tırlar v.s,
ulusararsı arenada pkk terörü ile mücadele ederken sırf bu yüzden terror destekçisi konumuna düşmek üzereyiz,
bu tür olaylar çift taraflı ve kullanımlıdır çünkü,
hakim ülkesin, geçersin buradan bakarsın bu defa olaya olur biter, hakimsen senin bakışın geçerli olur her yerde
,
dediğim üzere tr nin mevcudiyetini ve mevcut sınırlarını korumak üzere super nato ile birlikte artık yaşama şansı yoktur,
ekonomik olarak teslim alınmıştır,
ilk hayır diyeceği kalem yoksulluğu göze alarak buna hayır demesidir,
işte bu ölüşü aslen tersten dirilişidir,...
-
hocam süpersiniz....çok teşekkürler...:)
peki hocam...bu gazetelerin.. tv lerin..medyatik 10-20 bin dolarlık maaşlı uzman kılıklı köşe yazarlarından niçin böyle süper makro analizler..inanılmaz geleceğe dönük projeksiyonlar-öngörüler içeren analizler yazılar okumuyoruz...
kendimi sizin yazılarınızı okudukça çok şanslı buluyorum....
tekrar teşekkürler....brv.brv.brv
-
Denk geldi...
[url]http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/ne...n?newsId=20967[/url]
5,4 milyar dolarlık gizli fatura
Yabancı bankaların batık bankalardan alacaklarını Hazine gizlice ödedi. İlginç borç ödemesi operasyonun perde arkasını Aksiyon açıklıyor.
]1990'ların başından büyümeye başlayan kamu açıklarını kapatmak için hükümetlerin başvurduğu yol iç borçlanma oldu. Bu sayede kamunun ihtiyaç duyduğu kaynağı yabancıların isteklerine boyun eğmeden karşılayacaklarına inanıyorlardı. Vatandaşlardan toplanan mevduatları kamunun finansmanında kullanan ve kasalarını Hazine bonoları ile dolduran bankacılar için 90'ların ilk yarısı gerçekten güzel günlerdi. Kamunun borç talebi sürekli olarak büyüyor, bankacılar bu durumun ciddi risk oluşturduğunu söyleyerek daha yüksek faizlerle borç veriyor ve bu saadet zincirinin faturasını kimse düşünmüyordu. Sanayici ve işadamlarının bile gözlerini kamaştıran bu süreçte herkes bir şekilde banka sahibi olup kolay yoldan zengin olmanın hesaplarını yapıyordu. Yeni bankaların piyasaya girmesiyle artan rekabet bankaları mevduat dışındaki kaynaklara yöneltti. Büyük bankalar yurtdışı bağlantıları sayesinde uluslararası finans kuruluşlarından temin ettikleri düşük maliyetli kredilerle borç verme yarışını sürdürmeye başladı. Döviz olarak alınan bu paralar önce TL'ye çevriliyor ardından da yüksek faizle devlete satılıyordu. Hem kur hem de faiz riskini birlikte alan finans kurumlarının içinde bulunduğu tehlikeli durum ancak beş sene sonra anlaşılabildi.
1999'a gelindiğinde "çürük elmaları ayıklama operasyonu" olarak tabir edilen yeni bir süreç başladı. Sepetten atılan ilk elmalar ise dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yakınlığıyla bilinen işadamlarına ait beş banka oldu. Yönetimi devlete geçen İnterbank, Egebank, Sümerbank, Yurtbank ve Yaşarbank'ın ardından Bank Kapital ve Etibank da fona devredildi. Bu operasyonun kapsamı dışında olmasına rağmen 2000 yılında devletçe el konulan son banka Türkiye'nin 10'uncu büyük bankası olan Demirbank oldu. 22 Kasım'da başlayan ve tarihe "Kasım Krizi" olarak geçen mali kriz sonucunda bünyesi bozulan bankaya sistemin selameti için el konulduğu açıklandı. Demirbank'a el konulması piyasaların tansiyonunu geçici olarak düşürdü; ancak dönemin IMF başkan yardımcısı Stanley Fischer'ın tabiri ile "köpekbalıkları bir kez kan kokusu almıştı, artık bundan sonra işleri rayına oturtmak pek de mümkün değildi."
İşte böyle bir ortamda Başbakan Bülent Ecevit 6 Aralık 2000 tarihinde bir basın toplantısı düzenledi. Ecevit, IMF ile yapılan görüşmelerde ekonomik programdan taviz verilmemesi karşılığında Fon'un 10 milyar dolarlık ek kaynak sağlamayı kabul ettiğini açıkladı. Açıklamasının kalan bölümünü elindeki kâğıttan okuyan Ecevit, banka mevduatı üzerindeki Hazine garantisinin sürdüğünü ve bu garantinin bankaların diğer yükümlülüklerini de kapsayacağını ilan etti. Toplantıyı takip eden gazetecilerin soru sormasına bile fırsat vermeden salondan ayrıldı. Bu tarihî açıklama ile Cumhuriyet tarihinde ilk kez bankaların yurtdışındaki tüm yükümlülükleri Hazine garantisi altına alındı. Yabancıların Türk bankalarından alacakları Türk iflas hukuku kurallarına tabi tutulmadan devletçe üstlenildi. Yani batan özel bankaların dış borçları da devletleştirilmiş oldu.
YASAL DAYANAĞI YOKTU
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra IMF Başkanı Horst Köhler, Türk bankalarındaki mevduat sahipleriyle diğer alacaklıların (yani yabancı bankaların) korunması kararından büyük memnuniyet duyduklarını açıkladı. Kohler, IMF Yürütme Kurulu'na Türkiye'ye 10 milyar dolarlık yeni kredi açılmasını sağlayacağını söyledi. Hükümet tarafından verilen bu garanti 18 Aralık 2000 tarihli Niyet Mektubuna da yazılarak resmileştirildi. Ekonomiden sorumlu devlet bakanı ve Merkez Bankası başkanının imzalarını taşıyan mektubun 50. paragrafında bu konuda şu dikkat çekici ifadeye yer verildi: "Hükümet 6 Aralık'ta mevduat sahipleri ve diğer alacaklılar için geçici ve tam bir garanti ilan etmiştir…" Bu açıklamadan sadece bir gün sonra IMF Yönetim Kurulu Türkiye'ye yapılacak mali yardımı onayladı ve sorun bu şekilde çözülmüş oldu.
Kasım krizinin yaraları henüz sarılmamıştı ki Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik kriziyle sarsıldı. Sarsıntının meydana getirdiği etki o kadar büyüktü ki ülke tarihinde ilk kez esnaflar polislerle çatıştı; binlerce insan işini, kalanlar da ümitlerini kaybetti. Bu dev anaforun da etkisiyle zaten sorunlu olan bankaların bir bölümü daha fona alındı. Ortaya çıkan finansal enkazın faturası gerçekten çok kabarıktı: 60 milyar dolar borç, binlerce işsiz bankacı.
Ekonomiden sorumlu devlet bakanı görevine getirilen Kemal Derviş'in gündem maddeleri arasında da "yabancı bankaların alacakları" yer almaktaydı. IMF ve Dünya Bankası'ndan alınan krediler bu bankaların vadesi gelen alacaklarının ödenmesinde kullanılmaktaydı, ancak uygulamanın hukuki dayanağı yoktu. Prof. Dr. Korkut Boratav yasal dayanağın nasıl oluşturulduğunu şu sözlerle anlatıyordu: "Gerekli 'montaj'ı Bankalar Kanunu'na sıkıştırmak akıl edilir. Kanun değişikliği 9 Mayıs 2001'de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmektedir. TMSF'ye alınan bankaların 'her türlü borç ve yükümlülüklerinin Hazine tarafından garanti edilmesini' sağlayan madde oylanıp kabul edildikten (yani iş işten geçtikten) sonra bazı milletvekilleri 'Ne yaptık?' diye uyanırlar. Hazine Müsteşarlığı'nın temsilcisine sorulur. Tutanaklarda adı verilmeyen bürokrat şunları söyler: 'Biliyorsunuz, başbakanımız kriz sonrası, bütün bankacılık sisteminin borçlarına bir garanti verildiğini açıklamıştı; ancak bunun hukuki altyapısı yoktu. Burada bu hukuki altyapı kurulmaya çalışılıyor.' Böylece, başbakanın demecinde ve niyet mektubunda sözü edilen garantilerin, uygulamaların, bu çerçevede TMSF'den yabancılara yapılan ödemelerin hukuk dışı olduğu (açıkçası, suç işlendiği) itiraf edilir."
Bankacılık uzmanı Dr. Öztin Akgüç yabancı bankaların alacaklarının ödenebilmesi için çaba gösterenlerin kamu yararını gözetmediklerini iddia ederken şu örneği veriyor: "Bir bankayı aktif ve pasifleriyle devraldığınız zaman bu banka artık bir kamu bankası haline geliyor. Dolayısıyla sorumluluklar da kamuya ait oluyor. Bu nedenle bankaların TMSF'ye alınmadan iflas kanunu uyarınca tasfiye edilmesini önerdik." Akgüç'ün açıklamalarına göre batık bankaların fona alınmadan tasfiye edilmesi halinde önce devletin alacakları tahsil edilecek, ardından özel kurum ve kişilerin alacakları ödenecekti. Dr. Akgüç, yabancı bankaların alacaklarının vadesinde ödenemeyeceği gerekçesiyle bu teklifin kabul görmediğini anlatıyor.
Bankalara el koyulduğu dönemde TMSF Başkanlığı yapan Dr. Tevfik Altınok ise eleştirilerin haksız olduğunu düşünüyor. Düzenlemenin Türkiye'nin saygınlığı ve kalan bankaların selameti düşünülerek yapıldığını anlatarak, "Kasım krizi bitmeden Şubat'ta bir darbe daha almışsınız ve bundan en büyük zararı bankalarınız görmüş. Burada yabancılara 'paranız güvende merak etmeyin' demek zorundasınız. Aksi halde diğer bankalardaki alacaklarını da çekmek isteyecekler ve bankalarınız bu büyük para çekilişiyle ters yüz olacak. Sistemi korumak ve kalanların selameti için bu karar alındı ve uygulandı." diyor.
Dönemi ve gelişmeleri yakından takip edenlerin iyi bildiği bu hadiseyle ilgili çok şey söylendi, ancak batık bankaların yurtdışındaki borçlarının miktarı asla öğrenilemedi. İşte herkesin peşinde koştuğu bu bilgiye uzun araştırmalar sonunda Aksiyon ulaştı.
Aksiyon'un elde ettiği bilgilere göre batıkların uluslararası bankalardan alıp hazineye ödettiği yurtdışı kredilerinin toplamı 5,4 milyar dolar. Bu borcun alacaklıları ise Amerikan, İsviçre, İngiliz ve Fransız bankaları. Citibank, UBS, CSFB, ABN, HSBC, Deutsche, Bank of America gibi küresel oyuncuların yanı sıra Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların da bulunduğu bu alacaklılar topluluğundan alınan krediler Hazine tarafından son kuruşuna kadar ödendi. Bu meblağ fona devredilen 20 bankanın toplam borcu olarak gözükse de tablo dikkatle incelendiği zaman borcun büyük bölümünün Demirbank'a ait olduğu ortaya çıkıyor. Yurtdışındaki bankalardan 4,2 milyar dolar kredi alan Demirbank'ın bu kadar büyük oranda borçlanmasının öyküsü ise son derece ilginç.
1999 yılında uygulamaya konulan IMF Programı'nda döviz kuru öngörülebilir oranlarda yükseliyor ve bu da bankaların faizlerin çok düşük olduğu uluslararası piyasalardan rahatça borçlanmalarına imkân sağlıyordu. Yurtdışından aldıkları ucuz dövizi bozduran Türk bankacılar bu parayla yüksek getiri sağlayan Türk Hazine kâğıtlarını satın alıyor ve bu sayede inanılmaz kazançlar elde ediyordu. Kasaları Hazine kâğıdı ile dolu olan bankaların başında Cıngıllıoğlu ailesinin Demirbank'ı geliyordu. Demirbank bu stratejiyle 1995-2000 yılları arasında ciddi bir büyümeye imza atmış ve ülkenin sayılı bankalarından biri haline gelmişti. Bankanın aynı zamanda sonunu hazırlayan bu olayı Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti "Demirbank gibi varlık ve yükümlülükleri arasında vade tutarsızlığı bulunan bankalar, Kasım 2000 ve sonrası dönemde faiz oranlarında meydana gelen aşırı dalgalanmalardan önemli zararlar görmüşlerdir." sözleriyle özetliyordu. Uluslararası bankalardan 6 farklı para birimi cinsinden borçlanan Demirbank'ın en büyük alacaklılarından birisinin de İngiliz HSBC olması oldukça şaşırtıcı. Ulaşabildiğimiz banka kayıtlarına göre Demirbank'a 55 milyon dolar kredi açan HSBC önce Hazine'den alacaklarını tahsil etti ardından bankayı son derece makul bir fiyata satın alarak tabelasını değiştirdi.
Demirbank'ın ardından borçlanma rekoru kıran diğer bankalar sırasıyla Bayındırbank, İnterbank ve İktisat Bankası'ydı. Bu dört bankanın yurtdışından temin ettikleri krediler 5,4 milyar dolarlık borcun yaklaşık yüzde 90'ını oluşturuyor. Listeye göre Sitebank, Yurtbank ve Tarişbank ise yurtdışından hiç kredi kullanmadı. Özel sektör finansal kuruluşları yaraların yeniden sarılmasının ardından yeniden dış borç yarışına girdi. Bankalar ve finansal kuruluşların 2001 yılı sonunda 12,78 milyar dolar olan dış borçları, bu yıl Haziran ayı sonunda 26,58 milyar dolara çıktı. Beş yılda 13,8 milyar dolar artan dış borcun teminatı şu an için bankaların bizzat kendisi. Lakin muhtemel bir krizde yükün Hazine'nin omuzlarına binecek olması borç alanı da vereni de memnun ediyor. Faturayı ödemek ise bu durumdan haberi dahi olmayan halka kalıyor…
FON TARAFINDAN ÜSTLENİLEN YURTDIŞI KREDİLER
Demirbank yurtdışı bankalarından 3,9 milyar dolar, 1,3 milyar İngiliz Sterlini, 1.81 milyar İtalyan Lireti, 234,6 milyon Avro, 89,7 milyon Alman Markı ve 4,6 milyon İsviçre Frangı kredi kullandı. 153,3 milyon Avro, 59,5 milyon dolar ve 19,8 milyon Alman Markı kredi kullanan Erol Aksoy'un İktisat Bankası en çok kredi kullanan ikinci banka oldu. Bayındırbank 203,4 milyon dolar, 2,4 milyon Alman Markı ve 31 bin Avro kredi kullanarak en çok kredi kullanan üçüncü banka olurken, 192,3 milyon dolar, 147 milyon İspanyol pezatası, 8,7 milyon mark kredi kullanan Çağlar'ın bankası İnterbank dördüncülüğe yükseliyordu. Mehmet Emin Karamehmet'in fona alınan Pamukbank'ı 176,6 milyon dolar, 2,8 milyon Avro ve 658 bin İsviçre Frangı borcunu kamuya ödetiyordu. Mustafa Süzer'in bankası Kentbank'ın Hazine'ye yüklediği borçlar ise 68,4 milyon dolar, 45,64 Avro, 500 milyon Japon yeni ve 342 bin 300 marklık bir bilânço içeriyor. Korkmaz Yiğit'in sahibi olduğu Bankeskpres'in 71,9 milyon dolar, 6,3 milyon mark, 109,7 milyon Japon Yeni, 487 bin İsviçre Frangı, 288 bin 285 İngiliz Sterlini borcu bulunuyordu. Yurtdışına borcu bulunan bir diğer banka da kötü yönetim ve özelleştirme kurbanı Türk Ticaret Bankası. Bankanın sadece 40 milyon dolarlık borcu bulunuyordu. Hayyam Garipoğlu'nun Sümerbank'ı borçlu bankalar sıralamasında son sıralarda yer alıyor. 26,8 milyon dolar, 4 milyon mark ve 3 milyon Avro borcu bulunan banka batık bankalar içinde kötünün iyisi kategorisinde yer alıyor. Cıngıllıoğlu ailesinin bir diğer bankası olan Ulusalbank 17,04 milyon dolar,43,834 milyon Yen, 3 milyon Mark, 165 bin sterlin borcuyla fona devredilir. Halis Ağa'nın Toprakbank'ı 11,8 milyon dolar, Bank Kapital 7,4 milyon dolar, Yaşarbank 4,7 milyon dolar,
Etibank 2,7 milyon dolar, Esbank 900 bin dolarlık borcunu kamuya ödeten bankalar olur. Egebank 700 bin dolar bir diğer Ege Bankası EGSBank ise 3 bin dolar borç yükler.
-
[QUOTE=PASSAT;478374]ÜSTAD BENİM GÖRDÜĞÜMÜ YAZAYIM
[COLOR="Red"]981xx üstü long oğlu longdur[/COLOR]
sabahtan üçgendi şimdi range sardı
961xx dip
97925 tepe şeklinde abc yaptı ve ben buna 2 diyorum
[COLOR="Red"]sert 3 için hareket 981xx üzerinde olacaktır[/COLOR]
syg[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478376]tarihlerimiz
23 ağustos
8-23 ekim ki 11 ekim önemli
14 aralık
23 ağustos cumartesiye geldiğinden ben buna ya bugün ya pazartesi olacaktır
tr için ben buna 3 başlangıcı diyorum
dax ve sp için ise ara düzeltme tarihi
yani kısaca bist long devam
eğer olursa viob soluğu ilk etapta 102-103 de alır[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478398]long devam
9610xx stop kısa vadeli
981xx rallişyne
abc range ile 3.3.2 bitti bana göre[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478400]biz abc dedik bakalım buna de ekleyecekmi
d yükseliş
e düşüş ve 3.3.2 bitiş
veya 981xx üstü ralli
veya 961xx altı şelale
iyi tatiller[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478555]981xx e geldik
[COLOR="Red"]792xx 21 ho üstünde kapadık
amma dün 50 ho yu vermeyi unutmuşum
50 ho 74497.xx dir[/COLOR]
ne kadar zorlu dirençlerdeyiz değilmi
ama benim en çok kullandığım 21 ho onuda dünkü kapanışla hallettik bakalım bugün napcak
kırarsa ilk etapta 82xxx sonrada 87 yakar bist
sp de 12 12 ve sert 3 bekliyorum demiştim
3 ün bitmesine az kaldı.
sonra çok gıcık seamslar yaşanacak sp de
[COLOR="Blue"]4 ü abcde şeklinde 10-15 güne yayılan bir hareketle bitirip ardından son 5 yükselişini yapıp derin düzeltmeye geçmesini bekliyorum[/COLOR]
demkki 8-23 ekim ki 11 ekim önemli oldu cuk oturacak gibi
tabiki sp nin yataya sardığı yerde bist %5-10 arası prim yapacakmı seyredeceğiz
herkese bol kazançlar.
kritik gündeyiz ya tamam ya ralliye devam 87 hedefli[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478556]22 veya 25 demiştik ve ara tepe veya dibe gelebilir demiştik
[COLOR="Red"]tahminim 3.3.2 nn bitişine denk geldi
gelsin 3.3.3 diyecekmiyiz bugün yarın belli olur
benim oyum 3.3.3 e.[/COLOR]
ya kısmet[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478614]üstad sizin zamanla benim analiz cuk oturuyor
sp 12 12 ardına sert 3 demiştim ve 3 bitmek üzere
[COLOR="Red"]4 için düşecek ve çok gıcık seanslar olacak
ben abcde şeklinde 10-15 gün olabilir zamana göre tabiki erken geç kendi bilir bir yatay aşağı hareket yapacak
ardına 5 için yükselip sonlandıracak sp yükseliş trendin[/COLOR]i
ama sizin şu yelpazeyi bir çizemedim ben varya ona yanarım
birde vakummu
birde ilk göz ağrım dediğiniz grafiğinizi
üstad ilk gözağrınız olan graf ne durumda bu arada
syg[/QUOTE]
[QUOTE=PASSAT;478618]üstad long devammı anlayacağız
[COLOR="Blue"]bana göre 984xx altına sarkmamalı
gördüğüm kadarıylada 2 yi yapıyor ve o yüzden çarpıyor milleti[/COLOR]
sp nin yatay eksiye ye sardığı yerde tr uçacak bana göre
[COLOR="Red"]eğer ki 100.050 geçilirse sert 3 gelirki süper olur[/COLOR]
syg[/QUOTE]
100050 Yİ CUMA GÜNÜ GEÇTİK VE 3.3.3 BAŞLADI
ama vade sonu olduğundan pala ekim vadeye yol açmak için düzeltmesinide beraberinde yaptı
helal palaya vallahi
fibo rakamları
100400
102700
106800 tabiki ağustos vade içindi bunlar.pazartesi ekim vadeyi veririm
100400 dün görüldü şimdi bir geri çekilme yaptı garantiyi basarak ve pazartesiden itibaren yükselişe kaldığımız yerden devam bana göre
iyi tatiller
-
diğer analizci arkadaşlarda 81500 görüldü OBO nun sağ omuz bitti diyorlar
ya onların parası bize
ya bizim paralar onlara gidecek
aynı grafik farklı bakış açıları
seviyorum bu borsayı vallahi.
herkes için hayırlısı ne ise o olsun diyelim
iyi tatiller
-
bakın işte,
30 ağustos resepsiyonda
gen[B]kur[/B]baş kırmızı çizgilerini
''bölünmemeye'' indirgemiş,
iş onunlada kalmıyor eğer cephen yoksa karargahından diyorsan bu kar4şı taraftan bir dilekten veya istekten de öte gitmez,
yptırım gücünüde kapsamıyor halinnen,
anlayacağımız yeni kırmızı çizgimiz bölünmemek olmuş,
biz ne dedik tr nin cephesi kalmamış,
ankaraya geri çekilmiş,
hem güneyden hem doğudan,..
artık cephe gitmiş karargah kalmış,
size soruyorum
eğer cephe yoksa karargah Ankara ise
bu karargah tr yi yönetebilirmi,
burada karargah değimi askerle sınırlı değil elbet,
yazımızda yazdık dedikki diyarbakırda miting yapmak artık övünç kaynağı birinden yek diğerine,
haliyle bu karargah herkesi kapsar,
[I][B]önüne geleni kapsar[/B][/I]
adam ayırmaz buna emin olun,...
-
çok değil bakın daha dün
2006-2008 yılları arasında genel kurmay başkanı yaşar büyükanıtın
4 tane kırmızı çizgisi vardı,
6 sene once,
topu topu bu,
demekki cephe o zaman varmış,
ama oda bu krmızı çizgilerden,
dolmabahçede şimdiki cb ile
karşılıklı açıklamamk üzere
gerçekleştirdikleri toplantıda
feregat etti kırmızı çizgilerin ve cephenin finali böyle oldu,
işte sonraki gelen başpuğda bütün dönem ergenakon saldırıları ile geçti,
geçer çünkü cephe bir öncekinde geri çekilince,
sonraki gelen cephesiz kaldı ve saldırı aldı,
zayıflayan cepheye en zayıf yerinden saldırılır,
bu saldırı neticesinde cephe komple dağıldı,
esir düşen türk ordusunun neferleri kahraman komutanları
geriye kalan günlerini bereat edebilmek için bu uğurda mücadeleye ayırdılar,..
saldırı halen devam etmekte,
tr ordusu cephesini tesis edemedikçe
birinci görevi oloan
türkiye cumhuriyetini koruma ve kollama görevini yerine getirememiş
olacak,
yani tr düşecek
-
düşenin dostu olurmu,
olmaz değilmi,
olmaz,
denemesi bedeva,
bir düşmeye gör,...