-
Fed yeniden faiz indirecek mi?
Dünya merkez bankaları ile birlikte Fed eş zamanlı olarak faiz indirimi yaptı ve bazı ekonomistler daha fazla indirim olup olmayacağını konuşuyor.
Fed Açık Piyasa Kurulu üç hafta içinde oran belirlemek için yeniden toplanacak, indirimle faiz oranlarının %1,5´a gelmesine rağmen bazı ekonomistler 29 Ekim´deki toplantıda da indirim bekliyor.
RBS Greenwhich Capital merkez bankasının gelecek toplantıda oranları %1´e indirmesini beklediklerini açıkladı.
T. Rowe Price´dan Alan Levenson ise Fed´in bir süre bekleyip diğer merkez bankalarının ne yapacağını görmek isteyebileceğini düşünüyor.
Barclays Capital´dan Michael S. Hanson bu ay Fed´in yeni bir faiz indirimi daha yapmasını beklediğini fakat bunun piyasalarda olup bitene bağlı olduğunu söyledi.
-
[B]Uzun soluklu bir yükseliş zor[/B]
09.10.2008 - MEHMET ÖZKAYA
Son bir iki haftadır piyasalara hakim olan korku ve panik havası kanımca yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesinde aşırı bir karamsarlığa sebebiyet vermekte. Bu karamsarlık havasında, açıklanan önlemlerin ve aksiyonların sanki anlık etkileri olacakmış beklentisi oluşmakta; ve bu etki görülmeyince de panik havası daha da yoğunlaşmakta. Bu ortamda, olayları biraz da basite indirerek, bir kaç konuda düşüncelerimi baylaşmak istiyorum:
1. Temel Sorunlar:
Piyasalar 2007 ortasından beri iki temel sorunla meşgul. Bu iki sorun birbirleriyle ilişkili olsa da, alınan aksiyonları doğru teşhis etmek için ayrı ayrı analiz edilmesi gerekiyor.
Birinci sorun, zaman zaman piyasalarda yaşanan likidite sıkışıklığı ve güven bunalımı (bunun sebeplerine girmeyecegim). Son iki haftadır yaşadıklarımızın temelinde bu var. Ama bu sıkışıklık ilk kez baş göstermiyor. Daha önce de Ağustos/Eylül, Kasım/Aralık, ve Mart aylarında benzer dalgalar yaşadık. Şu anki dalga daha öncekilerden çok daha şidddetli geçmekte. Her dalgada FED ve US Treasury likidite sıkışıklığını açmak için sıkışıklık yaşayan kesimlere ne bahasına olursa olsun fonlama imkanı sağladı. Kriz öncesinde, normalde ABD’de sadece mevduat toplayan kurumlar FED fonlama imkanına sahip iken, şu an finansal sektörle hiç alakası olamayan sanayi ve ticari şirketleri dahi belli kıstaslar dahilinde commercial paper piyasası üzerinden bu fonlamaya sahip oldular. Daha önceki dalgalarda finansal sıkışıklık nasıl aşıldıysa, bu sefer de likidite artırıcı önlemlerin devreye girmesiyle önümüzdeki günlerde finansal sıkışıklığın aşıldığını görecegiz. Son üç gündür borsalarda satışlar devam etmesine rağmen, para ve bono piyasalarındaki birkaç indikatör (swap spreads, spot ve forward OIS-LIBOR spreads) esasen bu sıkışıklığın çözülmeye başladığının emarelerini vermeye başlamıştı bile. Muhtemeldir ki, benzer sıkışıklıklar önümüzdeki aylarda (mesela yıl sonunda) tekrar ama daha küçük boyutlarda baş gösterecektir. Ve merkez bankalarının piyasaya likidite vermesiyle aşılacaktır.
Finansal sıkışıklık her defasında aşılsa dahi maalesef arkasında bir tortu bırakıyor. Açılan spreadler geri daralıyor ama eski seviyelerine tam olarak dönmüyorlar, güven ortamı eskisi kadar sağlam oluşmuyor, özetle ekonominin maruz kaldığı finansal şartlar dalga öncesine göre daha da zorlaşmış kalıyor. Reel ekonomin maruz kalacağı bu zorlaşmayı önlemek için de merkez bankaları faiz indirimine gidiyorlar. Yapılan faiz indirimleri bu zorlaşmayı hafifletiyor ama maalesef tamamen bertaraf edemiyorlar. Sonuç olarak karşımıza ikinci temel sorun, yani ekonomik büyüme beklentilerindeki bozulması ortaya çıkıyor.
Ekonomik büyümedeki daralma daha orta vadeli, kalıcı, ve finansal piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşamasak dahi merkez bankalarını faiz indirimlerine mecbur bırakacak bir sorun. Hatırlanırsa, son 4-5 aydır ısrarla gelişmekte olan ülkelerde temel sorunun ekonomik büyüme olduğunu ve enflasyonun geçiçi (cyclical) bir olay olduğunu vurguluyordum. ABD’deki mali paketin ve yapılan 325 bps acil faiz indiriminin etkisinin sistemden çıkmasından sonra ABD’nin ve akabinde Avrupa’nın ekonomik durgunlukla mücadele edebilmek için faiz indirimine gideceğini belirtiyordum. Son yaşanan likidite sorunlarıyla, bu beklentim çok daha çabuk gerçekleşti. Geldiğimiz noktada büyüme ile alakalı endişeler daha da yoğunlaştı. Bu endişeler doğrultusunda, dünkü koordineli faiz indirimlerine geceleyin Asya’dan da faiz indirimleri eklendi. Tahminim 2009 ortası/sonuna kadar küresel bir faiz indirim süreci yaşayacağımızdır.
Özetlersek, şu an yaşanan finansal sıkışıklık önümüzdeki günlerde aşılacaktır. Sorunlu kurumların sistemden çıkması ve geride kalan sorunlu aktiflerin temizlenmesi için de ABD ve İngiltere’de kurtarma fonlarının oluşturulmasıyla finansal sektörün yeniden yapılanmasında kritik dönemi atlattık kanaatindeyim. Finansal kurumlar kendilerine sunulan likiditeyi ve oluşturulan kurtarma fonlarını kullanarak zaman içinde deleverage etmeye devam edebileceklerdir. Zaman zaman benzer likidite sıkışıklıkları yaşasak dahi bu dalgaların boyutunun gittikçe düşüceği ve zamanla geri planda kalacağını düşünüyorum. Buradaki en büyük risk, Avrupa Birliği’nin bir türlü istikrarlı bir politik ve eylem birliği içine girememiş olmasıdır. Bundan sonra yaşanması muhtemel likidite sıkışıklıklarının Avrupa’dan kaynaklanması daha ağırlıklı bir ihtimaldir. Ekonomik büyüme konusunun ise daha da yoğunlaşarak 2009 ortasına kadar gündemde kalması muhtemeldir.
2. Piyasa Etkileri:
Son bir yıldır yurt dışında yaşanan olayların Türkiye piyasalarına etkisi geçmiş krizlerdeki tecrübelere göre biraz farklı oldu kanaatindeyim. Son bir yıldır borsada çok sert bir satış olmasına rağmen döviz ve faizde benzer şiddette hareketler olmadı. Geçmiş kriz dönemlerinde ise genelde tüm piyasaların benzer şekilde düştüğünü tecrübe etmiştik. Bu ayrışma, kanımca piyasaların bir Türkiye kredi riskinden ziyade ayrı varlık sınıflarının riskine maruz kalmasından kaynaklanmakta. Piyasa hareketlerine kabaca bakarsak, likidite sıkışıklığı yaşanan dönemlerde borsa ağırlıklı olmak üzere tüm varlıklar satış yemekte, likidite sıkışıklığı geçince bono ve kur tarafı eski seviyelerine geri dönmekte, ama ekonomik daralma baskısının negatif etkilediği borsa aynı oranda rahatlayamamaktadır. Türkiye kredi riskinin ön plana çıkmadığı sürece benzer trendlerin devamı beklenmelidir. Türkiye kredi riskinin ön plana çıkmadığı ve yeni bir enflasyon şokunun da yaşanmadığı sürece esasen artan ekonomik daralma faizlerin düşmesine yardımcı olan ve bono enstrumanları için pozitif bir gelişmedir. Dolayısıyla, piyasaları bundan sonra da irdelerken varlık sınıfında ayrıştırarak irdelemekte fayda olacaktır.
3. Piyasa Beklentileri:
Bugunkü bilgiler ışığında yıl sonuna kadar olan dönem için beklentilerim kısaca şöyle:
- Bu zaman zarfında Türkiye kredi riskinin bir tehlike teşkil etmeyeceği kanaatindeyim.
- Düşen emtia fiyatları ve daralan ekonomiyle birlikte enflasyonun beklentilerden daha hızlı düşeçeğini düşünüyorum.
- TCMB’nin yurt dışındaki güven ortamı tekrar oluşup kurdaki baskı kalkıncaya kadar sıkı para politikasına devam edeceğini ama ilk fırsatta da faiz indirimine başlamak için fırsat kollayacağını düşünüyorum. Eğer yurt dışındaki güven ortamı beklentim doğrultusunda oluşursa, TCMB’den bu yıl faiz indirimi bekleyebiliriz kanaatindeyim.
- TCMB’nin faiz indirmesine en büyük engel kur riski gözükmekte ve bu riske karşın elde tek çapa olarak faiz bulunmakta. Olası bir IMF programı, TCMB’nin bu konudaki elini çok rahatlatacaktır. Böyle bir gelişme durumunda TCMB çok daha hızlı faiz indirimleri yapabilir.
- Bu ortamda, hazine bono faizlerinin çok cazip olduğu kanaatindeyim. Getiri eğrisinin aşağı ineceğini ve yataylaşacağını düşünüyorum. Bu da uzun vadeli bonolarda ciddi sermaye kazancı imkanı sağlayacaktır. TCMB’nin beklenenden önce faiz indirimine gitmesi durumunda kısa vadeli faizlerin, faiz indirimlerini ertelemesi durumunda ise uzun vadeli faizlerin göreceli olarak daha çok aşağı gelmesi muhtemeldir. Dolayısıyla, uzun vadeli bonolarda şimdi alım yapmak ve TCMB’den gelecek sinyalere göre zaman içinde kağıt değişimi yapmakta faydalı olacaktır.
- YTL’nin hem USD hem de EUR karşısında değer kazanacağını düşünüyorum.
- Likidite krizinin aşılması ve USD talebinin azalmasıyla USD’nin bir miktar değer kaybedeceğini ve EUR-USD paritesinin 1.45 seviyelerine doğru gelmesini bekliyorum. Akabinde, Avrupadaki büyüme sorunun daha da ön plana çıkması ve ECB’nin faiz indirimlerine devam etmesiyle EUR’daki ikinci değer kaybı trendine yıl sonu/2009 başı gibi girebileceğimizi tahmin ediyorum.
- Bir hisse senedi piyasası uzmanı olmamakla birlikte, yaşanan sürecin en çok borsayı vurmasını doğal buluyorum. Ekonomik büyüme endişelerinin devam ettiği sürece de borsada uzun soluklu bir yükselişi zor görüyorum. Bununla birlikte, piyasadaki karamsarlık havasının yatışmasıyla borsada da bir yükseliş yaşamamızı olası görüyorum. Bu yükselişin ne kadar kalıcı olacağı konusunda ise maalesef bir öngörü sunamıyorum.
MEHMET ÖZKAYA
TEB Portföy Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı
-
Çaresizlik!
En sonunda piyasaların “talep ettiği” faiz indirimleri de geldi! Borsaların “istediği” faiz indirimi değil miydi?
En azından MB’larına verilen mesaj bu değil miydi? MB’ları da bu mesaj doğrultusunda faizleri indirmediler mi?
İndirdiler.
Peki o zaman neden piyasalar bir türlü toparlanamıyor? Neden düşüşler devam ediyor? “Helikopterle para atılırken” neden bu krizin bir türlü dibi bulunamıyor?
Çok basit bir cevabı var: Teşhis doğru değil ki tedavi doğru olsun.
Şu anda krizin devam etmesinin tek bir sebebi var. O da güven ortamının “tesis edil(e)memiş” olmasıdır. Kim batmış, kim yüzüyor HÂLÂ belli değil. Bu tespit tam olarak yapıl(a)madığından dolayı da finansal kurumlar arasındaki “güven bunalımı” devam ediyor.
Amerikan Hazine’sinin çıkardığı son paket aslında bir şanstı! Bu şans iyi değerlendirilemedi. Paket ikiye bölündü. İlk halindeki gibi yekpara bir fon ile, sorunlu kredilerin satın alınması için bir ihale yapılmış olsaydı, şu andaki sorunların bir çoğunun önüne geçilebilirdi.
Nasıl mı?
En fazla zarar yazmaya razı olanlardan başlayarak, sorunlu krediler devlet tarafından alınırdı. Bu ihalede oluşan ortalama fiyat ile, tüm piyasadaki sorunlu krediler yeniden değerlendirilirdi.
Bu değerleme sonucunda kim “sağ”, kim “zombi (yaşayan ölü)” ortaya çıkardı. Bu aşamadan sonra harcanacak para herkese değil sadece ayakta kalabilecekler için kullanılırdı.
Böylelikle hem sistemde kim kime güvenebilecek netleşirdi, hem de boşu boşuna “helikopterle para dağıtmak” zorunda kalınmazdı.
Halen daha bunun anlaşıl(a)mamış olması şaşırtıcı! Görüldü ki ne bol keseden para dağıtmak, ne de “faiz indirimleri” işe yaramıyor. Kısa süreli bir iyimserlik yaşansa da piyasalar en kısa zamanda “karamsar” havalarına geri dönüyorlar. Olan piyasaları kurtarma uğrunda kredibilitelerini ayaklar altına alan MB’larına ve hükümetlere oluyor. İtibar kayıpları orta-uzun vadede krizin maliyetini daha da arttıran bir unsur olarak karşımıza çıkacak.
ABD ve AB’nin yapması gereken dört şey var:
1- Derhal sağlam ve çürük ayrımı yani “hasar tespiti” yapılmalı,
2- [B]Çürük olanları kurtarma çabasından bir an evvel vazgeçilmeli, batmalarına izin verilmeli,[/B]
3- Düzenleme ve denetleme prensipleriyle, sermaye yeterlilik tanımları yeniden yapmalı,
4- Bankacılık sistemindeki konsolidasyon tamamlandıktan sonra ortaya çıkması muhtemel “oligopolistik” ya da “monopolistik” yapıları önleyecek düzenlemeler şimdiden yapılmalı.
Bunlar yapılmadan krizin dibi bulunamayacak! Ya da buluncak “dip” herkesi korkutacak kadar “derin” olacaktır!
Ali Ağaoğlu
-
Amerika ikinci kez yıkıldı
Hafta başında yüzde 5.11 düşerek dünyayı karamsarlığa iten Amerika borsaları dün yüzde 7.33 düşüp dünyanın moralini bir kez daha ancak bu kez daha ağır biçimde bozdu. Bugün İMKB dahil tüm Avrupa borsalarının çok sert düşüşlerle açılması bekleniyor
Ne gelişmiş ülkelerin, hisse satın alarak finans kuruluşlarına destek olma planı, ne merkez bankalarının ortak hareket edip faizleri aynı anda düşürmeleri dünya ekonomisini saran büyük yangını söndürmeye yetmiyor. Avrupa borsalarının dün sakin bir seyir izlemesinin ardından açılan ABD’de Wall Street bir kez daha tarihi bir düşüş yaşayarak bugün tüm dünyayı bir kez daha ipotek altına altı. ABD’de Dow Jones endeksi yüzde 7.33’lük kayıpla 8 bin 579 puana geriledi. S&P endeksi de yüzde 7.62’lik tarihi bir düşüş yaşadı ve 909 puandan kapandı.
ABD’yi ne çökertti?
ABD’nin dün tarihinin en dramatik düşüşlerinden birini yaşamasının bir değil bir çok sebebi bulunuyor. Oysa ki dün yüzde 7.33 düşen Dow Jones bundan tam 1 yıl önce 14 bin 164 puanla tarihi zirvelerini görmüştü. Bugün ise o tarihi zirveye göre tam yüzde 40 değer kaybetmiş vaziyettte. İşte dünkü sert düşüşün nedenleri...
* Açığa satış ani düşüşler sonrasında yasaklanmıştı. Dün bu yasak kalktı ve yatırımcılar endekslerin geldiği seviyelere bakmaksızın “Nasıl olsa bunun da daha kötüsü yaşanacak. Dibin dibi olacak” diyerek satışlara kaldığı yerden devam ettiler.
* Piyasalardaki korku ve endişeyi gösteren VIX endeksi 64.92 ile tarihinin en kötü noktasına geldi. Bu insanların ekonominin bundan sonraki gidişatına hiçbir şekilde güvenmediğini ortaya koyuyor.
* Eylül ayında 72 milyar dolarlık satış yapan hedge fonların satışa devam ettiği anlaşıldı. Ekim ayında henüz 10 gün dolmadan 49.3 milyar dolarlık daha satış yapıldığı anlaşıldı. Sadece hisse senetlerinden değil, ABD tahvillerinden de çok hızlı bir çıkış var.
* İnsanların “kol keseyim zarar edeyim ama öyle ya da böyle cebimde nakitim olsun” düşüncesi ile hareket ettiği görülüyor.
* ABD hükümeti bankalardan sonra krizden en çok etkilenen otomotiv sektörünü de kurtarmak için bir paket hazırlamıştı. 25 milyar dolarlık bu paketin hayata geçeceğine dair şüpheler piyasaları karıştırdı.
* Bu şüphelerin üzerine bir de S&P’nin dünyanın en büyük otomobil üreticisi General Motors’un notunu düşürmesi eklendi.
* GM hisseleri yüzde 31 düştü ve 3.2 milyar dolarla 1950’lerdeki seviyelerine geri geldi.
* Morgan Stanley ile ilgili endişeler de panik satışları tetikleyen bir diğer önemli unsur oldu. Japon Mitsubishi’nin kesinlikle Morgan Stanley’e yatırım yapmayacağı anlaşıldı.
-
GE bekleniyor
10.10.2008 08:55:17 - ÖZGÜR ALTUĞ
Dünyadaki finansal kriz derinleşerek devam ediyor ve biz de maddeler halinde günlük gelişmeleri akatarmaya devam ediyoruz:
1- Esas sorun olan güven probleminin aşılması için henüz önlem alınmazken Libor faiz oranı %4.75’e yükselerek son bir yılın zirvesine ulaştı.
2- S&P tarafından otomobil üreticisi GM’in kredi notu negatif izlemeye alındı. Diğer taraftan Moody’s de Morgan Stanley’in kredi notunu olası bir indirim için izlemeye aldı.
3- Lehman’ın CDS’leriyle ilgili ihale bugün yapılacak.
4- Citigroup Wells Fargo ile Wachovia’nın alınması için başlattığı hukuk mücadelesinde geri adım attı ve Wachovia’yı almaktan vazgeçtiğini açıkladı.
5- ABD Başkanı Bush’un bugün halka seslenerek güven vermeye çalışacağı konuşuluyor.
6- Singapur para biriminin kademeli değerlenmesi politikasından resesyona girmesi nedeniyle vazgeçtiğini açıkladı.
7- Resesyon kaygıları nedeniyle petrol ABD´de vadeli işlemlerde 82 dolara geriledi, Avrupa’da ise Brent 80 doların altına indi.
8- Petrol fiyatlarındaki düşüş nedeniyle OPEC 18 Kasım’da olağanüstü bir toplantı yapacağını açıkladı. Toplantıda üretim kesintisi gündeme gelecek
9- WSJ’daki haberlere gore Ekim sonuna kadar ABD Hazinesi bankalara sermaye koyarak ortak olmaya başlayacak. Ayrıca yine aynı gazetenin haberine ABD´de geçici süreyle mevduatlara garanti getirilmesi düşünülüyor.
10- Bugün yapılacak G7 toplantısında kriz karşısında ciddi önlemler alınması bekleniyor.
11- Bush’un önerdiği G8 toplantısı için kesin tarih belirlenmediği açıklandı.
12- Dün açıklanan verilere gore uzun vadeli olduğu bilinen yatırım fonlarından ABD´de Eylül ayında 72 milyar dolarlık rekor çıkış gerçekleşti.
13- Yukarıda saydığımız birçok olumsuz gelişme dün ABD borsalarını vurdu ve DJ %7.3 ve Nasdaq %5.3 geriledi. Nasdaq’ın daha az düşmesinde olumlu IBM karı ve açıklamaları etkili oldu ama etkisi ancak bu kadar oldu. Ayrıca enerji fiyatlarının düşüşü nedeniyle DJ içinde Exxon ve Chevron düşüşleri çok etkili oldu.
14- Oynaklık endeksi VIX 60 seviyesinin üstüne çıkarak krizi tescil etti ve rekor kırdı.
15- Lüksemburg ve Belçika hükümetlerinden yapılan açıklamaya gore Dexia’nın bundan böyle yapacağı borçlanmalar devlet garantisi altında olacak.
16- IMF ve Dünya Bankası’nın dün yaptığı açıklamalarda krizin her ülkeyi etkileyeceğini ve özellikle gelişmekte olan piyasaları zor günlerin beklediği açıklandı.
17- ABD´de dünkü agresif düşüşün ardından bile vadeli işlemlerde şu anda %2.3 civarında aşağıda bulunuyor.
18- Dün ortalama %2.1 gerileyen Avrupa borsalarının bugün %7.5 civarında düşüşle açılması bekleniyor.
19- Bu sabah Asya’da Nikkei şu sıralarda %8.6 oranında düşüşte. Bir ara seans içinde kayıpların %11’e kadar çıktığını hatırlatalım.
20- Carry trade’in panikle sona ermesi Yen’in USD karşısında değer kazanmasına neden oldu ve Yen şu sıralarda 100 seviyesinin altına inmiş durumda.
21- Diğer Asya piyasalarında da benzer düşüşleri gözlüyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dün Real’in hızlı değer kazancını yalanlayarak sabah Asya’da çok hızlı düşmeye devam ettiler. Güney Kore kura müdahale ederken Endonezya piyasalarını ardarda üçüncü gün kapalı tutma kararı oldu.
22- Japonya’da 7 yıl sonra ilk defa bir sigorta şirketi battı. Yamato Life sigorta şirketi toplam 2.7 milyar dolar borç ile battı.
23- Yatırımcılar bugün ABD´de açıklanacak GE karını izleyecekler. Beklenti hisse başına kazanç için 0.45 seviyesinde. Açıklamalar ve G7 toplantısı ilgi çekerken ekonomik veri tarafında ABD´de TSİ 15:30’da açıklanacak dış ticaret dengesi parite açısından önemli olacak.
ÖZGÜR ALTUĞ
Raymond James Türkiye Başekonomisti
-
New York Üniversitesi ekonomi profesörü[B] Nouriel Roubini, tüm mali sistemin çöküşünün yakın olduğunu belirterek kapsamlı önlemler alınması gerektiğini yazdı[/B].
Roubini, geçen hafta kurtarma planı işe yaramayacağı için piyasadan olumlu bir tepki gelmediğini, tüm finansal ve hatta ticari sistemin çöküşüne bir adım kaldığını söylemişti.
Bu krizin büyüklüğünü öngörmesiyle ün kazanan Roubini radikal önlemlerin aynı anda alınmaması halinde küresel sistemik bir çöküş ve küresel durgunluk yaşanabileceğini belirtti.
Roubini´nin Global EconoMonitor´de yayınlanan görüşleri özetle şöyle:
ABD ve gelişmiş ekonomilerin finansal sistemleri orta vadede bir sistemik çöküşe doğru gidiyor. Borsalar serbest düşüşteyken spreadlar fırlıyor. Bankacılık sisteminde genel bir mevduat çekişi ve çöküş var. Bankalar gibi banka olmayan aracılar, mortagage verenler, hedge fonlar da yüksel kaldıraçlılar, kısa vadeli ve likit borç alıp uzun vadeli ve likit olmayan yatırımlar yapıyorlar bu nedenle kısa vade borçları risk taşıyor ve iflasın eşiğindeler.
Reel ekonomi açısından küresel GSYİH’nin %55’ini oluşturan gelişmiş ekonomiler (ABD, Euro bölgesi, İngiltere, Avrupa ülkeleri, Kanada, Japonya, Avusturalya, Yeni Zelanda) yaz sonunda başlayan, likidite ve kredi krizini yaratan finansal şoklardan önce resesyona girdiler. Bu nedenle bu ülkeler için resesyon daha ciddi olacaktır. Yani ciddi bir resesyon, finansal kriz ve bankacılık kriziyle karşı karşıyayız.
Gelişmiş ekonomiler arasında bir ayrışma yok. Gelişmekte olanlar için de yok, tam tersine gelişmekte olan ekonomiler gelişmiş ekonomilerdeki krizden etkileniyor. Bu yılın üçüncü çeyreğinde ekonomik büyüme negatif olacak. Gelişmekte olan ülkelerdeki etki başta borsalarla sınırlıydı fakat şimdi kredi ve para piyasalarına yayılıyor. Yüksek cari açığı olan ve kısa vadede döviz ödemesi olan ülkeler en çok etkilenenler. Gelişmekte olan ülke ekonomileri de ciddi resesyon riski taşıyor.
Krize yüksek kaldıraçlı kredi balonu sebep oldu. Kriz sadece emlak piyasasıyla sınırlı kalmadı. Farklı ülkelerde kredi, mortgage, özel sektör tahvili, bono, emtia, hedge fonlar gibi farklı alanlarda yayıldı.
Gelişmiş ekonomilerdeki küçülmenin kısa süreli ve sığ olacağı hayali, yerini uzun süreli ve derin bir resesyona bıraktı. Kapasitenin yüksek olduğu fakat talebin düşmeye devam ettiği bu ortamda yakın zamanda deflasyon, borç deflasyonu, likidite sorunları ile karşılaşacağız.
Bu noktada Wall Street´te % 20´ye varan sert bir düşüşle çökme riski göz ardı edilemez. Panik ve güvensizlik artıyor ve yatırımcılar politika belirleyenlere inancını kaybetti.
Çok fazla satış yiyen piyasalarda en radikal politika değişiklikleri bile yükselme ya da rahatlama getirmiyor. Piyasanın ve şirketlerin çöküşüne bir adım kaldığı biliniyor.
Artık ciddi hasar görüldü ve sistemik bir çöküş ve küresel resesyon göz ardı edilemez. Finansal bir faciayı önlemek için ekonomi politikasında önemli değişiklikler gerekiyor. Acil olarak yapılması gerekenler şunlar:
Küresel olarak en az 150 baz puan daha faiz indirimi
Tüm mevduatların geçici olarak garanti altına alınması, kapatılması gerken finansal kuruluşların kapatılması, diğerlerinin kısmen ulusallaştırılması
Hanehalkı borçlarını ödeyemediğinden hacizlerin bir süre dondurulması
Borçlarını ödeyebilir durumdaki kuruluşlara limitsiz likidite imkanı
Kısa vadede borç finansmanı krizini önlemek için borç ödeyebilecek olan fakat likit olmayan kurumlara kredi verilmesi
ABD Hükümeti´nin, kamu işleri, harcamalar, işsizlik gelirleri, vergi iadeleri gibi konuları içeren doğrudan parasal algı paketleri hazırlaması
Finansal kuruluşlara kamusal sermaye artırımı yaparak ve hanelerin borç yükünü azaltarak bankacılık problemlerinin çözülmesi
Borç ve kredi veren ülkeler ile alanlar arasında cari açıkların düzenli finansmanı için anlaşmaya varılması.
Bu radikal ve eş zamanlı hamleler olmazsa piyasa çökebilir, küresel sistemik bir çöküş ve küresel durgunluk yaşanabilir. Bu noktada merkez bankaları, kimse birbirine para vermediği için tek kredi veren olmalı. Kamu maliyesi ise harcama yapan rolünü üstlenmeli. Bunun maliyeti çok yüksek ancak bu kararlar alınmaz ve eylemsiz kalınırsa ortaya çıkacak çöküşün maliyeti çok daha yüksek olacaktır.
-
Semih Saçlı: Küresel mali kriz bazı gelişmekte olan ülkelerin finansal sistemlerini çökertebilir mi?
13.10.2008
Küresel piyasalar geçtiğimiz iki hafta içinde % 25’e yakın bir değer kaybı gösterdi. Böyle bir dinamiğin dünya açısından bir anlam taşıdığı herhalde kaçınılmaz bir gerçek. Peki piyasalar neyi sattı veya neyi satmakta? Bu düşüşlerin nedeni ne? Aylardır bildiğimiz mali krizden dolayı bankalarda oluşan panik ve mali sektörün iflasın eşiğine gelmesi, aracı kurumlarının dükkanlarını kapatmaları ve hükümetlerin paket üzerine paket açıklamaları herhalde ilk defa piyasaların yaşadığı bir dinamik değil. Yatırımcılar artık adeta “biz bunu daha önce yaşadık” dermiş gibi, piyasalara olan güvenlerini iyice yitirdiler. Artık hükümetler bile ne yapacaklarını bilemiyorlar. Yani kısaca yüzyılda birkaç kez gerçekleşen bir kaos ortamının içindeyiz. Öyle bir kaos ki, ileride çocuklarımız finansal sözlüklere baktıklarında, kaosun anlamına örnek olarak bu zamanları bulacaklardır diye düşünüyorum.
Bu söz konusu kaos, geçtiğimiz iki hafta içinde Dow Jones’u 11000 seviyelerinden 8000 seviyelerine kadar düşürerek tarihi bir dönemin piyasalarda yaşanmasına neden oldu. Hükümetlerin durmadan yeni bir açıklama yapması ve piyasaya olumlu bir beklenti aşılamaya çalışması, piyasalardaki dalgalanmaları gittikçe artırmaya başladı ve bu da piyasalarda sağlıklı bir orta vadeli dibin bulunmasını iyice zorlaştırdı. Tarihteki bütün küresel krizlere baktığımızda, diplerin olumlu beklentiler ile değil de, kötü haberler ve olumsuz beklentiler ile oluştuğunu görmekteyiz. Hükümetler tarafından aşılanmaya çalışan bu olumlu beklentilerin sadece piyasalardaki gelecek kötü haberlere bir sindirim çapası olduğu düşüncesini bende iyice artırıyor. İçine girmiş olduğumuz bu satışların bir anlamı olduğu ve bir şeyin fiyatlandığı bence kaçınılmaz. Bu fiyatlanmanın küresel yavaşlama olmadığı ihtimali de çok yüksek.
Yatırımcılara piyasalar niye düştü diye sorsanız, bence çoğu iki ay evvel verdikleri cevabı vereceklerdir. İki ay evvel de bankaların batmak üzere olduğunu biliyorduk, şimdi de. Kısaca içine girdiğimiz bu paniğin nedeninin ne olduğunu bence piyasalarda anlayan yatırımcıların sayısı çok az, bu da zaten yatırımcıların piyasalara olan güvensizliğini açıklıyor. Bence bu işin içinde başka bir dinamik var.
Ben bu düşüncelerim ile piyasaları izlerken, ABD Hazine Bakanı Sayın Paulson’un dün yaptığı gelişmekte olan ülkeler hakkındaki açıklamalar ve yaptığı uyarılar benim kafamda ilginç bir soru işareti oluşturdu. Acaba bu panik satışları herkesin bildiği birkaç banka iflasının ötesinde oluşan bir dinamiğin fiyatlanması mı? Bu fiyatlamalar acaba mali krizin etkisiyle oluşan bilinmeyen bir küresel dinamikten mi kaynaklanıyor? Ve bu dinamikte bazı gelişmekte olan ülkeleri gerçek bir kriz içine sürükleyerek, insanların sokaklara dökülerek yüzyılda birkaç kez yaşanan bir kaosun ortasında kalmalarına mı neden olacak?
Bir çok soru var ve bu soruların cevaplarını ancak zaman gösterecek. Fakat bu soruların cevapları gelmedikçe baskıların ortadan kalkmayacağını düşünüyorum. Negatif düşünmek istemiyorum, sadece olasılıkları belirterek doğruya en yakın bakış açısına ulaşmaya çalışıyorum. Piyasalarda kısa vadeli dipler oluşabilir fakat önemli olan nokta, bu paniğe neden olan gerçeğin tamamen su yüzüne çıkması ve yatırımcıların piyasaların dinamiğini yeniden yavaş yavaş anlamaya başlamasıdır. Buna bağlı olarak da piyasalara olan güvenin yeniden oluşmaya başlaması piyasalardaki orta vadeli dibin vazgeçilmez bir gereği olduğu kanısındayım. Yazımda bahsettiğim [B]soruların cevapları oluşmadan, yani kötü haber piyasayı tamamen sarmadan sağlıklı orta vadeli bir dibin oluşmasının mümkün olmadığını düşünüyorum[/B].
Her zamanki gibi her şeyi zaman gösterecek, ama gözlerimizi bazı gelişmekte olan ülkelere çevirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Yüzyılda birkaç kez gerçekleşen [B]bir mali krizin yüzyılda birkaç kez gerçekleşen bir kaosa sebep olabilmesi bana çok gerçekçi geliyor. Bu yüzden geçmişteki büyük krizlerin diplerine bakarak, geçmişteki krizlerin nasıl bir küresel dinamiğe yol açtığını anlamamız, içinde bulunduğumuz kaos açısından bizlere gerçekçi bir bakış açısı sağlayabileceğini düşünüyorum.[/B]
-
Beklenen pozitif şok yaratacak önlemler neler olabilir?
13.10.2008 - BURAK SALTOĞLU
Kurtarma operasyonunu ardından hem geciktirilen resesyon kaygısı gündeme geldi hem de krizin derinliği görülüce 2. ve sert satış dalgası geldi. Burada hükümet 850 diyorsa bu şu ana kadarki kredibilite kaybı nedeni ile cok daha yüksektir diye algılandı. Başka kaygılar biraz da Goldman Sachs kökenli Paulson ve yine GS ekibinden seçilecek varlık yönetim şirketi uzmanları hakkında... Alan Blinder: (çok ünlü bir ekonomist) Paul Volcker (Eski FED başkanlarından) etiğinde ve dürüstlüğünde biri tüm süreci yönetse çok daha fazla güven duyardık diyor. Geçenlerde Asaf Savaş Hoca´nın Gazetesinde yer verdigi 200 önemli iktisatçının kurtarma planının ilk şekline karşı çıkışı ve gerekçeleri gerçekten ilginçti...da ciddi anlamda manidardı. Bir başka negatif yaklaşım da IMF´nin bir çalışmasından gelmiş. IMF diyor ki: Geçmiş deneyimlere bakarsak: Bu tür kötü varlık alarak krizden çıkış çok zor.. Eğer kurumlara bu likiditeyi sermaye olarak eklersek daha iyi olurdu. Tarihsel olarak bu yöntem daha başarılı olmuş... IMF´nin çalışması bu yönde...
Tüm bu mikro makro finansal kaygılar VIX´i 50´nin üzerine çıkardı. FED 900 Milyar ABD Dolarlık uzun dönem repo yapılabilecek fon sürdü ama o da yetmedi. O zaman başka bir şeyler yapmak şart...
Acaba tüm önemli merkez bankaları ortak faiz indirimine gider mi ve bu etkili olur mu ilk soru bu. Bunun bir örneğini göreceğiz. Burada özellikle zaten çok fazla manevra alanı kalmamış. FED´le ECB´nin faiz indirim oranları da önemli. Zira özellikle EURO/DOLAR paritesinin (ki geçenlerde yazmıştım) oynaklığı çok istenen bir şey değil.
Bir diğer nokta FED´in sistemdeki rezervlere faiz işletebilmesi. Bu bir şekilde FED´in şu anda tamamının kullanılmasına ramak kalmış bilançosunun biraz daha esnetilmesi sağlanabilir. Bunlar dışında duyulan bir sey yok şimdilik. Bunlar yine pozitif ve beklenmeyen birer şok gibi biraz paniği alabilir. Ama Avrupa ile ortak bir şey yapmanın ne kadar zor olduğunu AB ülkeleri içinde alınamayan kararlarda gördük. Düşürülecek faiz oranının belirlenmesi bile zaman alacak...
Her durumda Wall Street´in şu anki moto´su ile bitirelim: [B][COLOR="Red"]Tünelin Ucunda Işık Var Ama Tünelin Uzunluğunu Bilen Yok...[/COLOR][/B]
Tünelin sonu görülmeden Türkiye´ye bir fırsat çıkar mı sorusunun cevabını 1.5 yıldır bu krizi beraber izleyen herkes biliyordur... Yine de panik yapmadan analiz ve yorumlayarak devam etmek gerekiyor...
BURAK SALTOĞLU
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Profesörü
-
[B]Kısmi kamulaştırma işe yaradı[/B]
14.10.2008
ABD ve AB ülkelerinin mali sisteme el koyma kararının uygulamaya konulması çoğu borsa endeksinde % 10´un üzerinde yükseliş getirdi. Kilitlenen mali sisteme hükümetler topyekun müdahale ederken mali sektöre verilen destek 6 trilyon doları aştı. Piyasalara pompalanan likidite ve bankalara kısmi olarak el konması haftalardır süren güven bunalımının aşılmasını sağladı.
İngiltere´nin ardından Almanya, Fransa ve İspanya´nın açtığı paketlerle Avrupa´nın bankacılık sistemine verdiği destek 2,5 trilyon dolara ulaştı. Bugüne kadar 1,5 trilyon dolar fonlama yapan Fed pazartesi sabahı Avrupa merkez bankalarıyla yaptığı likidite işlemlerinde sınırı kaldırdı. Son olarak bu tür fonlama limiti 620 milyar dolardı.
ABD Hükümeti´nin kurtarma planı ve merkez bankalarının dünyanın her yerinde yaptıkları likidite operasyonlarıyla mali sisteme pompalanan tutar 6 trilyon doları aştı. ABD ve İngiltere´de bankalarda kamunun hissedar olması, Fransa ve Almanya´nın bu yöndeki paketlerini açması mali sistemin riskini kamuya yükledi.
Mali sistem üzerindeki güvensizliğin ardı ardına alınan önlemler ve pompalanan trilyonlarca doların ardından aşılması borsa endekslerinde rekor yükselişler getirdi. Avrupa´da yüzde 8-11,5 arasında değişen yükselişlerin ardından ABD´de endeksler % 11-12 yükselişle kapandı.
Morgan Stanley´in Mitsubishi´ye hisse satışını tamamlaması, hisselerinin % 87 yükselmesini sağladı. General Motors % 33, çoğunluk hissesi kamuya geçen İngiltere´nin ikinci büyük bankası RBS % 27 yükseldi.
[B]AVRUPA´DAN 1,8 TRİLYON EUROLUK DESTEK[/B]
İngiltere geçen hafta açıkladığı 400 milyar sterlinlik plan çerçevesinde dün ülkenin 3 büyük bankasına sermaye desteği sağlayarak ortak oldu.
Almanya 500 milyar euroluk kurtarma planını açıkladı. Buna göre bankalara sermaye desteği sağlamak için 100 milyar euroluk "mali piyasaları istikrar fonu" kuruldu. Ayrıca banka borçları için 400 milyar euroluk garanti verildi. Planın Alman parlamentosunda Cuma günü kabul edilmesi bekleniyor.
Fransa ise sermaye desteği için 40 milyar euroluk fon oluşturdu, ayrıca banka borçları için 2009 yılı sonuna kadar 320 milyar euroluk garanti vardi. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, bankaların iflas etmesine izin vermeyeceklerini, ülke bankaları yabancı bankaların eline geçme tehdidi altında kalırsa daha geniş önlemler alacaklarını söyledi.
Hollanda, bankaların birbirlerine olan borçları için 200 milyar euroluk garanti verdi.
İspanya ise banka borçları için verdiği garanti tutarını 100 milyar euro olarak açıkladı. Daha önce Başbakan José Luis Rodríguez Zapatero, bankalarda hisse alımı için 30-50 milyar dolarlık fon ayrıldığını duyurmuştu.
Norveç Hükümeti de bankaların mortgage tahvillerini hazine tahvilleriyle değiştirebileceklerini, bunun için 55,4 milyar dolar kaynak ayırdıklarını açıkladı.
-
Abd`de Hukumetın Pıyasadakı Bankaların Hısselerını Satın Alma Kararı Ve Yıne Fed`ın Global Fınansal Sısteme Dolar Pompalama Kararı Abd Hısse Senetlerı Pıyasasının Son 70 Yılın En Hızlı Yukselısı ıle Kapanmasını Sagladı.
[b]standard & Poor`s[/b] 500 Endeksı [b]gecen Hafta Son 75 Yılın En Kotu Haftasını Yasadıktan Sonra[/b], Bu Hafta Sıcrayısa Gectı. Ve Yuzde 11.6 Oranında Yukseldı.[b]bu Yukselıs Endeksın 1939 Yılından Bu Yana Yasadıgı En Hızlı Yukselıs Oldu[/b].
Dow Jones Sanayı Endeksı 936 Puan Yukseldı. Morgan Stanley Hısselerı Yuzde 87 Oranında Deger Kazanırken Hısselerdekı Yukselıste Mıtsubıshı Ufj Fınancıal Group ınc.`nın Moprgan Stanley`e 9 Mılyar Dolar Yatırım Yagacagı Haberı Etkılı Oldu.
Alcoa ınc., General Motors Corp. Ve Chevron Corp. Hısselerının Her Bırı Yuzde 20`nın Uzerınde Yukselıs Yasadı.
S&p 500 Endeksı 104.13 Puan Artısla 1,003.35 Puandan, Dow Jones Endeksı 936.42 Puan Ve Yuzde 11 Oranında Artısla 9,387.61 Puandan Kapanırken, Dow Jones 1933 Yılı Mart Ayından Bu Yana En Yuksek Oransal Artısı Gerceklestırmıs Oldu.
Nasdaq Bılesık Endeksı 194.74 Puan Ve Yuzde 12 Oranında Artısla 1,844.25 Puandan Gunu Tamamladı.
Dun New York Borsası`nda Deger Kaybeden Her Bır Hısseye Karsılık 13 Hısse Senedı Deger Kazandı.
-
Bay Felaket: Kurtarma planı işe yaramaz
[B]Marc Faber CNBC röportajında, ABD Hazine Bakanı Henry Paulson´ın mali sistemi iflastan kurtarma planının işe yaramayacağını söyledi.[/B]
"Mali kuruluşlara 250 milyar dolar aktarmak anlamsız, sıcak ocağın üzerine biraz su damlatmak" diyen Faber bu önlemleri problemin aslını çözmediğini söylüyor.
Bay Felakat olarak bilinen Faber, "Batı´dak tüm iflastan kurtarma planlarında karşı çıktığım şey hiçbirinin probleminin özüne inmemesi. Problemin özü de fazla kaldıraç kullanmak" dedi.
Faber, 1997 mali krizinde Asya mali sisteminde yapıldığı gibi yüksek vitese geçmenin aşağı çekilmesi gerektiğini söyledi.
ABD ekonomisinin borcunun GSYİH´ya oranının 1980´de % 130 iken şu anda % 350 olduğunu söyleyen Faber, "Kaldıraçlı kredi kullanımı Fed´in süpervizörlüğündeydi, Hazine ve herkes buna teşvik etti" dedi.
Faber, gelecek 20-30 yılda yüzeye çıkacak olan fonlanmamış pasiflerin AAA notunun hak etmediğini düşünüyor.
"ABD hükümeti bonoları değersiz bono olarak görülmeli" diyen Faber, ABD bütçe açığının 1 trilyon ya da üzerinde olacağını çünkü hükümetin mali sistemi kurtarmak için yaptığı harcamaları karşılamak için para basmak zorunda olduğunu vurguladı.
-
Bernanke: Plan güveni tazeleyecek
[B]Fed Başkanı Ben Bernanke, ABD´nin finansal sistemi desteklemek için aldığı yeni tedbirlerin, piyasaların normale dönmesine yardımcı olacağını vurguladı. [/B]
Bernanke, Wall Street Journal´a yazdığı yazıda planın detaylarını vermedi ancak bugün açıklanacağını belirtti.
Bernanke, atılacak bu yeni adımların piyasanın tekrar normal şekilde çalışmaya başlamasına imkan vereceğini ve sermayeyi finansal piyasalardaki dirilişi desteklemeleri için cesaretlendireceğini vurguladı.
Konuya yakın kaynaklar ABD´nin bankalara 250 milyar dolar sermaye enjekte etmesini bekliyorlar.