Boz abi, palaya ile aranda telapatik bir bağ mı var, hipnoz filan mı yapıyorsun palaya dediğini harfiyen yapıyor neredeyse !!!
Printable View
Boz abi, palaya ile aranda telapatik bir bağ mı var, hipnoz filan mı yapıyorsun palaya dediğini harfiyen yapıyor neredeyse !!!
[quote=catedral;280502]Aşağıda yolumuz çok..
Öncelik sırasıyla.. 74.500......74250......73.700 destekler[/quote]
[I]ALLAH ne verdiyse artık.....[/I]
[I]gönlümden geçeni biliyorsunuz.....[/I]
[I]gönül bu....:)[/I]
[B]bugün arefe....daha yeni başlıyoruz....[/B]
[B]yarın bayram.......[/B]
[B]bana göre.....deliye her gün bayram....[/B]
[B]kara cuma olmadan olmaz....[/B]
[B]Reuters: 3 Halkoylaması Senaryosu ve Piyasalar[/B]
18.08.2010 06:27
VATAN Gazetesi’nin haberine göre küresel haber ajansı Reuters, 12 Eylül halkoylaması sonuçlarını ve olası piyasa tepkilerini inceledi. Reuters’e göre, eğer EVET’ler açık farkla galip çıkarsa, AKP erken seçim riskini alabilir. Ama, en kötü senaryo HAYIR olmaya devam ediyor.
Halkoylamasının olası sonuçlarına gelince, PKK’nın sözde ateşkesten sonra “devletten söz aldık” açıklaması ve BDP’nin “eğer taleplerimiz karşılanırsa, evet deriz” sözleri, aşırı milliyetçi Kürt unsurları temsil eden kesimlerin AKP’den beklentileri olduğunu gösteriyor. Ancak, henüz AKP’nin halkoylamasına destek karşılığı PKK veya BDP’ye herhangi bir taahhütte bulunduğuna dair kanıt yok. Kürt asıllı seçmenin halkoylamasında yüksek oranda EVET vermesi, sonucu belirleyebilir.
Reuters Halkoylaması İçin Ne Dedi?
SENARYO 1: NET BİR “EVET”
2011 seçimlerinde AKP’nin eli güçlenir. Piyasalar bu sonucu hükümetin Türk siyasetini değiştirme çabasına destek olarak algılar ve olumlu karşılar. Hükümetin açık bir zafer kazanması Türkiye’nin AB yolunda ilerleyişini de güçlendirir. Çok net bir “evet” çıkması durumunda Erdoğan Temmuz 2011 seçimlerini öne çekebilir, ancak bunu defalarca reddetti.
SENARYO 2: KIL PAYI EVET
AB yolundaki reform çabaları sekteye uğramaz, ancak hükümetin destek oranı konusunda şüpheler uyanmasına sebep olur. Bu durumda kilit öneme sahip olacak konu, reform çabalarının diğer partiler tarafından ne oranda destek bulduğu olur. Anketler birçok muhalafet partisi destekçisinin partilerinin görüşünün aksine evet oyu kullanmaya meyilli olduğunu gösteriyor. Referandum sonucunda hükümet 2011 seçimleri için destek sağlamak amacıyla harcamaları artırabilir. Piyasalar paket geçmiş olsa da bu harcama ihtimalini yakından izleyecektir. Paketin kabul edilmesi Kürt sorunu ve darbe tehditleri konusunda hükümetin yeni adımlar atmasına olanak sağlayabilir.
SENARYO 3: HAYIR
Hem AB üyelik sürecindeki reformlar hem de AKP’nin üçüncü kez hükümet olma şansı tehlikeye girer. Piyasalar bu sonucu kaygıyla karşılar. Hükümetin seçim öncesi harcamaları artırma ihtimali yükselir. Bu da mali disiplinin sekteye uğramasına sebep olur. Enflasyon yükselir, merkez bankası faizleri yükseltmek zorunda kalır. Yıllar sonra koalisyon ihtimali ortaya çıkar.
[I]referandum projeksiyonları........[/I]
[I]kişisel tahminim evet çıkacak....evet çıkmasında en büyük etken BDP olacak....[/I]
[I]bu referandumda anahtar BDP....BDP şu anda evet...ve sandığı boykot arasında..[/I]
[I]PKK ateşkes ilan etti....bu durumda bana göre evet çıkar.....[/I]
[I]bu şartlarda......[/I]
[I]ANCAK bununda sonuçları olacak.........[/I]
[B]BDP...ve PKK destekli bir EVET ...........[/B]
[B]çıkarsa.......[/B]
[B]bunun sonuçları olacaktır.......mülkiyeli bozz söylemedi demeyin.............[/B]
veeee japonya..................
bozz amcanızdan sonra herkes japonyayı konuşur oldu.....
acele etmeyin....daha yeni başlıyoruz....japonya....
[B]Mehmet Emin Yılmaz[/B]
[B]Japonya: Balon'a dönüş [/B]
12.08.2010 11:33
Başlığı görüp endişe etmeyin lütfen, Japonya'da yeni bir balon oluştuğu falan yok. "Back to the Bubble"(Baburu e go) Japonya'da 3 yıl önce yapılmış çok popüler bir komedi-bilim kurgu filminin adı. Filmde Japon hükümetinin çok gizli bir birimi çöküşe doğru giden Japon ekonomisini kurtarmak için bir ajanlarını zaman makinesiyle 1991 yılına yollar. Amaç o zamanki Hazine bakanlığının emlak balonunu söndürmek için çıkardığı kararnameyi durdurup, balonun patlamasını önlemek. Böylece Japonya tarihin en büyük resesyonuna girmeyecek, bankalar batmayacak, milyonlar işsiz kalmayacaktır. Filmin sonunu da söyleyeyim, ajanımız görevi başarır ve kendi zamanına döndüğünde Japonya'yı dünyanın en büyük ekonomisi olarak bulur. Epeyce komik ve eğlenceli olan bu film aslında Japonların bilinçaltını çok iyi yansıtıyor. Özellikle 80'leri yaşamış, görmüş olan bütün Japonlar'ın gönlünde o şaşalı günlere bir özlem, bir hayranlık var. 80'ler Japonlar'ın devr-i saadetidir.
Peki gerçekte 80'lerde Japonya'da neler olmuştu? 80'lerin başında Japonya'nın ihracat rakamları rekor üstüne rekor kırmaktadır. Aynı zamanda soğuk savaşın son dönemeçlerine girilmiş, 40 yıldır devam eden devasa askeri harcamalar Rusya ve Amerika'yi ekonomik darboğaza sürüklemiştir. Japonya'ya karşı büyük ticari açık veren Amerika, 1985'te gelişmiş 5 ülkenin mali yetkililerini Newyork'a toplar. Buu toplantıda doları düşürüp Japon Yenini yükseltme üzerine görüş birliğine varılır. Bu G5 toplantısı Plaza Otelde yapıldığı için varılan mutabakata Plaza anlaşması da denmektedir. Zamanın kuru ile 235 yen olan dolar, bir yıl sonra yüzde 50 değer kaybedip 120 yen seviyesine gelir.
Japon hükümeti dolar'ın yen karşısındaki hızlı değer kaybının ihracata dayalı bir ekonomi olan Japonya’da krize yol açmasını engellemek faizleri iyice düşürür. Bu düşük faiz politikası emlak ve hisse senedi spekülasyonunu hızlandırmış, balona sebebiyet vermiştir. . Öte yandan Japon yeninin bu hızlı yükselişi Japon ekonomisinin boyutunu kısa sürede ikiye katlamış, Japonlar ellerindeki fazla nakit ile Amerika'dan emlak ve şirket satın almaya başlamıştır. Yurtdışına çıkan Japon turist sayısı 5'e katlandığı için Tokyo Haneda havaalanının kapasitesi artan talebe yetmemiş, Tokyo dışına Narita havaalanı inşa edilmiştir. Golf sahalarının yıllık üyelik ücretleri yüzbin dolar'a tekabül eden rakamlara ulaşmış, alalede şirket toplantılarında Romane Conti'yi Don Peringnon'la karıştırıp içmek adet haline gelmiştir. 1990'da Japon borsasındaki kağıtların toplam değeri dünya borsalarının toplamının yarısına, Japonya'daki toprakların değeri ise Amerika kıtasındaki toprakların toplam değerine eşit hale gelmiştir. Hatta Japonya'yı satınca iki tane ABD alabiliyordunuz, balonunun nasıl bir büyüklüğe ulaştiğini buradan anlayabilirsiniz. Yine o zamanları özlemle yad eden bir Japon dostum şirketinin işe aldığı yeni mezunlara sıfır kilometre araba hediye ettiğini çok anlatır. Bu dönem aynı zamanda Japonlar'ın ikinci dünya savaşında kaybettikleri özgüvenlerini geri kazandıkları bir dönemdir. Sony'nin kurucusu Akio Morita ve şimdiki Tokyo belediye başkanı Yujiro İshihara'nin beraber kaleme aldıkları "Hayır diyebilen Japonya" kitabı çok meşhurdur. Buradan hayır denilecek ülkenin Amerika olduğunu çıkardığınızı umuyorum.
Japon ekonomisinin 90'ların başında neden devasa bir balona dönüştüğünü anlamak için Japonya'daki geleneksel kredilendirme mekanizmasını bilmek lazım. Japonya'da insanlar Meiji devrinden beri arazi, dağ, tarla, ev gibi taşınmazları ipotek göstererek borç alır, bu borç parayla da yeniden ya taşınmazlara ya da çeşitli kağıtlara yatırım yaparlardı. 80'lerin sonlarında bu sistem bir nevi saadet zincirine benzemis, yeni alınan taşınmazlar yeniden ipotek gösterilerek yeni borçlara yelken açılmış, böylece fevkalade spekülatif bir pazar oluşmuştur. Öyleki Pazartesi 500 bin dolara aldığınız emlağı çarşamba günü 1 milyon dolara elden çıkarabiliyordunuz. Borç ödemeleri olabildiğince geriye atılmış, bir an önce olabildiğince ucuz fiyattan taşınmaz ve kağıt alınmaya çalışılmıştır. Çünkü 80'lerin o şaşalı günlerinde en temkinli Japon'un aklından bile bir kaç sene sonra ülkenin tarihinin en büyük darboğazına gireceği geçmiyordu. Amerika'nın subprime krizinden önceki durumu da Japonya'nin devr-i saadetinin bir benzeri aslında. En buyuk farkı değişen ve iyice karmaşıklaşan türev enstrümanları sayesinde riskin global ve fazla sayıda oyuncu arasında paylaşılması.
Japonya'ya tekrar dönersek, 80'lerin sonlarına doğru spekülatörlerin emlak fiyatlarını aşırı şişirmesi nihayi olarak halk arasında bir memnuniyetsizliğe sebebiyet verdi. Japonlar o esnada abartı taşınmaz fiyatlarına bakarak bir ömür boyu ev sahibi olamayacaklarını düşünmeye başladılar. Tokyo içindeki apartman daireleri milyon dolarlarla ancak alınabiliyordu. Bunun üzerine Nichigin (merkez bankası) emlak fiyatlarının daha fazla yükselmesini engellemek için 1989'un Mayıs ayında ilk mali sıkılaştırma politikasını uygulayarak gecelik faizleri yükseltti. Bundan sonra aynı hamle 4 defa daha tekrarlanacaktir. 1 yıl içerisinde gecelik faizler %2.5'ten %6'ya yükseltilir. O esnada uzun vadeli devlet tahvilleri %7 vermektedir. Doğal olarak para borsadan tahvil piyasasına akar, 38,000'i görmüş olan Nikkei endeksi 20,000'in altına iner. Bu pervasız operasyonu gerçekleştiren dönemin Nichigin başkanı Mieno spekülatörlerin üzerine giden samuray imajıyla o dönem büyük sükse yapsa da, iş işten geçtiğinde , kaybedilmiş 10 yılın müsebbibi, borsayı batıran adam olarak tarihe geçer.
Esas balon patlatma operasyonu ise Nisan 1990'da gelir. Bakiye Kısıtlaması (Soryokisei) adı verilen bir kararname ile Hazine bakanlığı bütün finans kurumlarına taşınmaz yatırımları için bir çeyrekte verilen kredi toplamini, toplam verilen kredi bakiyesinin artış oranından daha az bir seviyeye çekme zorunluluğu getirir. O ana kadar bu konuda herhangi bir kısıtlama olmadığından gemi azıya almış emlak piyasasına bomba düşmüş gibi olur. Bundan sonrası ise malum hikaye, emlak fiyatları hızla düşer, geriye borç dağları kalir.
Bankalardan kredi alarak taşınmaz spekülasyonu yapan emlak şirketleri, inşaat şirketleri, Golf Sahası şirketleri, Non-banklar(tüketici kredisi veren banka harici kurumlar) birer birer borçlarını ödeyemez duruma gelip iflas eder. Borçları tahsil edemeyen bankaların darboğaza girmesi ise büyük bir krizi tetikler. O günleri yaşayanlar Balon günlerinde bankaların henüz doğmamış bebek, hatta evin kedisinin adına bile milyonlarca yenlik kredi verdiğini acı bir gülümsemeyle yad ediyorlar. Şimdilerde ise sütten ağzı yanan Japon finans sektörü yoğurdu üfleyerek bile yemiyor.
Bir sonraki yazımda Japonlar'ın nerelerde hata yaptığını, bu lale devrinin sonraki nesillere nasıl pahalıya patladığı ve günümüze etkileri üzerine düşüneceğiz.
[B][I]çokk çokk güzel bir yazı......[/I][/B]
[B][/B]
[B][I]yazarı tebrik ediyorum......[/I][/B]
[B][/B]
[B][I]çok güzel anlatmış gerçekten....[/I][/B]
[B]pivot....75.050...............[/B]
hoşgeldin boz abi
[QUOTE=boz ayı;280538][B]BDP...ve PKK destekli bir EVET ...........[/B]
[B]çıkarsa.......[/B]
[B]bunun sonuçları olacaktır.......mülkiyeli bozz söylemedi demeyin.............[/B][/QUOTE]
Bencede kuvvetli bir evet çıkacak.. BDP ve PKK nın evet desteği tuzu biberi olacak.. (Bu ikisi olmasada sonuç bence evet olacak:() Oy dağılımlarından anlarız..
[quote=catedral;280564]Bencede kuvvetli bir evet çıkacak.. BDP ve PKK nın evet desteği tuzu biberi olacak.. (Bu ikisi olmasada sonuç bence evet olacak:() Oy dağılımlarından anlarız..[/quote]
[I]bence yanılıyorsun.....[/I]
[I]anahtar BDP.....bir anlamda referandum sonucu ellerinde...hayır deseler[/I]
[I]hayır çıkar.......çekimser veya evet derlerse şimdiki gibi evet çıkar...[/I]
[I]amma bu evet........çok su kaldırır......BDP destekli bir evet....[/I]
[I]bizde bir laf vardır..keser döner sap döner.......[/I]
[I]işimiz siyaset değil...ama referandum sonucu piyasaları direkt etkiler...[/I]
[I]ve yakın vadede en önemli data......bozz amcanız şunu diyor.[/I]
[I]BDP destekli( pkk ) bir EVET......iktidara sorun yaratabilir........yabancılar bu iç[/I]
[I]dinamiği anlamayabilirler....ama bu toprağın insanı anlar....[/I]
eli kanlı teröristbaşını abd..merhum ecevite teslim ettiği zaman.....
ecevit beklenmedik şekilde sürprizle iktidar olmuştu.....
[B]TÜRK MİLLETİNİ asla asla hafife almayın....[/B]