orada kimse var var!! yabanci biyiklilar var. yerliye stopaj %10 yabanciya sifir!!
[B]Kerem Alkin[/B]
[B]Is there anybody out there? (Orada kimse var mı?)[/B]
[B]15.09.2008 | Kerem Alkin | [/B]
[LIST][*] [URL="http://www.addthis.com/bookmark.php"][IMG]http://s9.addthis.com/button1-addthis.gif[/IMG][/URL] [/LIST]
[INDENT] 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerini yaşadığımız günlerde, televizyon ekranlarında slogan haline gelmiş bir sahne vardı. Yıkıntılar arasında bir canlı olup olmadığını anlamak için, bir yaralıya ulaşmak için, kurtarma görevlileri "orada kimse var mı?" diye sesleniyorlardı. "Is there anybody out there" cümlesi de, söz konusu çağrının İngilizcesi olmakta. Yılın ikinci çeyreğinde Türk ekonomisi yüzde 1,9 büyüyerek, 25 çeyrektir ilk kez yüzde 3'ün altında bir büyümeye işaret etti. 1998 bazlı yeni GSYH hesaplama yöntemine göre, 2002 yılının ilk çeyreğinden bu yana, aralıksız 26 çeyrektir büyüyen Türk ekonomisi, bir 2002 yılının ilk çeyreğinde yüzde 0,3 büyüdü, bir de bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 1,9 büyüdü.
İkinci çeyrek büyümenin bırakın yüzde 3'ü, yüzde 2'nin dahi altını görmesinin sadece o çeyreğe özgü nedenleri olabileceği gibi, Türkiye'nin büyüme performansını orta ve uzun vadede etkileyen nedenleri olabileceği de göz ardı edilmemeli. Söz konusu orta ve uzun vadeli gerekçeler içinse, hükümet ve ekonomi yönetiminde muhatap bulmak zor. Çünkü, iktidar partisi kendisini bir türlü siyasi türbülanstan sıyıramıyor.
[B]İş dünyası heyecanını kaybetti[/B]
Anayasa Mahkemesi'nde açılan kapatma davası, tahmin edildiği gibi, Türk halkının tüketim eğilimini ve beklentilerini olumsuz etkilemiş gözüküyor. Geçen yılın temmuz ayı sonundan bu yana etkisini sürdüren küresel türbülans ise, 16 Ocak'ta giderek sertleşen bir fırtınaya dönüşerek, içeride zaten siyasi belirsizlikle bozulan moralleri büsbütün aşağı çekti. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2007 yılı sonbahar sonundan bu yana, ekonomik meselelere, bekleyen yeni reformlara, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeni bir yol haritasına ve Avrupa Birliği (AB) ile tam üyeliğe yönelik müzakerelere odaklanmaya zorlandığı gözlenmekte.
Kapatma davası sürecinde, ekonomik konulara yönelik çabalar daha da zayıfladı ve dava siyasi belirsizliği çözecek şekilde sonuçlanmış olmasına rağmen, ne hükümetin, ne de ekonomi yönetiminin üzerindeki "ağırlığı", "psikolojik hava"yı atamadığını, dağıtamadığını görüyoruz. Ekonomiden sorumlu üç bakanımız tarafından 28 Haziran'da kamuoyuna açıklanmış olan Orta Vadeli Program'da, Türkiye'nin cari açık sorununa yönelik çözümler ortada olmasına rağmen, ekonomi yönetimi hala sektörlerden, TOBB'dan, ilgili sivil toplum örgütlerinden makro sorunlara yönelik çözüm önerileri toplamayı sürdürüyor. Türk iş dünyası ise, bu genel tablo karşısında heyecanını kaybetmiş durumda. Kısa vadede, siyasi belirsizlik büyüme üzerinde etkili olmuşsa da, orta ve uzun vade için, ekonomi aktörlerini heyecanlandıracak bir haber veya gelişme gözükmüyor.
[B]Yeni yatırım haberi yok[/B]
Daha bir yıl önce, yabancı sermayenin Türkiye'ye yatırım yapmak amacıyla birbiriyle yarıştığı bir görüntü piyasalara hakimdi. Sene başında dahi, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı yetkililerinin başta otomotiv olmak üzere, önemli sektörlere yönelik yeni yatırım hamleleriyle ilgili açıklamalarını not ettik. Söz konusu heyecan verici proje haberlerinin arkası gelmedi. Ekonomi medyasında da, bu yatırımlar ne oldu, niye gelmiyor diye, sorgulayan da yok.
Ekonomi yönetimi ve hükümet de çok iyi biliyor ki, Türk halkı heyecanlanmadan, ekonominin bugün ve geleceğine yönelik güveni artmadan, kimse dayanıklı tüketim malı, otomobil veya gayrimenkul yatırımı için hamle yapmaz, borçlanma cesaretini gösteremez. Ulusal ekonomi iç talep olmadan, enflasyonla mücadeleyi zedelemeyecek ölçüde bir canlılık yakalanmadan, salt ihracat hacminde kırılan rekorlarla büyüyemez. İkinci çeyrekte büyümenin yüzde 1,9 çıkmasının kısa vadeli gerekçesi siyasi belirsizlik ise, orta ve uzun vadede etkisini gösterecek gerekçesi ise, Türk halkının ve Türk iş dünyasının heyecanını kaybetmiş olmasıdır. Ve, bir ülkede hem iç talep baskı altındaysa, hem tüketici mutsuz ise, hem de ihracatın kârlılığı giderek azalıyorsa, özel sektörü yeni yatırıma teşvik edemezsiniz. Özel sektör yatırımları olmadıkça da, ekonomi büyüyemez.
[B]Lehman'a devlet müdahalesi[/B]
Geçtiğimiz hafta sonu, küresel piyasalarda dolaşan iki dedikodudan birisi, ABD'nin 4. büyük yatırım bankası olan ve açıkladığı zararın da teyit ettiği gibi, hayli sıkıntılı günler yaşayan Lehman Brothers'ın satın alınacağı dedikodusuydu. İkinci dedikodu ise, ABD Merkez Bankası'nın (FED) 16 Eylül'deki Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında bir faiz indirimi kararı alabileceği yönündeydi. Birinci dedikodu, cumartesi sabahı 6'da ABD Hazinesi, ABD'nin SPK'sı SEC ve ABD'nin önde gelen banka üst düzey yöneticilerinin bir araya gelmesi ile yeni bir boyut kazandı. Lehman'ı Fon'a devralmadan, ABD hükümeti işi çözerse, piyasalar olumlu yönde etkilenir. Bu arada, FED faiz indirir ise, euro-dolar paritesi yönünü yukarı çevirebilir. Nitekim, bir ara 1.39 doların dahi altını görmüş olan parite, 1.42 doların üzerine çıkmış durumda. Çin'in sanayi üretimindeki gerileme ise, küresel yavaşlamayı teyit etmekte. Tüm bu gelişmelerin, Türkiye'nin 3. ve 4. çeyrek büyümesine etkilerinin takdirini ise size bırakıyorum.[/INDENT]